Proje 1
TATLISU BALIĞI AVCILIĞI (DEREKÖY GÖLETİ)
ÇATALAĞZI DEREKÖY BARAJI BALIK ÇİFTLİĞİ OLABİLİR
ÇATES kazanlarını soğutma suyu ihtiyacını karşılamak amacı ile Dereköy mevkiinde baraj kurmak ister. Bu neden ile Dereköy sakinleri evlerin su altında kalacağı için , Cumayanı Mağara bölgesine yapılan konutlara yerleşir. 1988 yılında baraj kurulur ve ortaya doğasal güzellikler de çıkmaya başlar. Fakat sonrasında, Resmi adı Dereköy Barajı olan yapının arka tarafına da Santral stıkların döküleceği Kül Barajı yapılmıştı.
Termik Santralin soğutma suyu aldığı Çatalağzı Gölet, 1990’larda , dönemin belediye başkanı Okan Surat ve Dönemin ÇATES Müessesse Müdürü Tayfun Açıl tarafından imzalanan bir anlaşma ile Çatalağzı Belediyesine önemli miktarda para ödenmeye başlanmış ve Çatalağzı Belediyesi finansman açısından rahatlamıştır. Hatta bundan önce Belediye Başkanı Okan Surat belediyenin imkansızlıklardan dolayı başka bir partiye geçme kararı almak istemiş araya girenler tarafından engellenmişti. AKP hükumeti tarafından 2014'de özelleştirilen ÇATES Termik Santral, 351 Milyon Dolar bedelle en yüksek teklifi veren Demir Madencilik Petrol Ürünleri Enerji İnşaat Liman Gemi-Yat Yapım Turizm Nakliyat Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye satılmış, ancak söz konusu firma 10 milyon dolarlık teminat bedelini yatıramamış ve 350 Milyon Dolar ile Çatalağzı Termik Santrali en yüksek ikinci teklifi veren Elsan Elektrik Gereçleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye kalmıştı. Böylelikle Çates ve Çatalağzı Belediyesi arasındaki anlaşma bozuldu. Belediye önemli bir gelir kapısını kaybetti.
Bu alanda Göletin yemyeşil, Kül Barajının da masmavi olduğu görünür. Gölet’in hemen arka tarafında olan Kül Barajı beraberinde Gölet Suyu’nun zehirlenmesi söz konusu olmuş, fakat bu alanda yapılan ölçümlerde Gölet suyunun temiz çıktığı anlaşılmıştı.
Su sıcaklığı değerlerine göre; Dereköy Göleti Karadeniz ikliminin hakim olduğu yerlere uygun su karakteri özelliği göstermektedir. Yıl boyunca üç istasyonda, Bu konuda yapılan testlerin değerlendirmesini ekleyeyim:
‘’Her ay ölçülen sıcaklık farklılıkları gölde yaşayan sucul canlıları olumsuz yönde etkileyecek düzeyde olmamıştır. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (SKKY) değerlerine göre, göletin su kalitesi 1. sınıftır. Normalde, suyun asitlik özelliğinin bir göstergesi olan pH değeri, sudaki canlı yaşamını etkileyip etkilememesini gösteren en önemli faktörlerdendir. Dereköy Göleti’nin pH değeri bakımından sucul yaşam için uygun olduğu belirlenmiştir. Yani Göletin su canlıları ve su ürünleri yetiştiriciliği açısından uygun olduğu kanaatine varılmış,
Bu neden ile Çatalağzı Belediye’sine bir proje hazırladım. Belediye başkanına da vereceğim proje kapsamında Gölete Sazan , Kadife balığı ,Şiraz,Şabut , Yayın ,Sudak,Turna ,Kızılgöz ,Aynalı Sazan, Kocaağız, Tatlısu Kefali,Karaburun, Tahta Balığı,Kızılkanat,Çapak, Eğrez Balığı, Tatlı su Levreği, Somon, Havuz Balığı, Bıyıklı Balık , Alabalık gibi tatlı su balıkları atılarak ,hem olta balık avcılığı geliştirilebilir hem de Kül Barajı'nda kimyasal madde sızıntısı balık ölümlerinden anlaşılabilir böylelikle içme sularına ve gölet suyunun, Cumayanı ve Kuzyaka yönüne akan Sarı Deresi ile kimyasal atıkların taşınması önlenmiş olur. Bu bahsettiğim balıkların hepsi Zonguldak’taki göl baraj ve derelerinde yetiştirilebilir balıklardır. Zonguldak yaşayan tatlısu balık çeşitleri Karadeniz’de yaşayan tuzlusu balıkları kadar fazladır. Ama nedense tatlısu balıkcılığı Zonguldak’ta gelişmemiştir. Fakat cevre illerde ve Anadolu’nun bir çok yerinde belediyeler, göl, gölet ve nehirlere milyonlarca balık bırakılır, bunun üzerine projeler geliştirirler. Bursa, Şanlıurfa, İstanbul, Manisa, Kastamonu, Samsun gibi illerde yakın zamanda milyonlarca balık gölete , göle salıverilmiş. Elazığ’da 3 milyon Sazan yavrusu, Afyonkarahisar’da Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından ‘İç Suları Balıklandırma’ projesi kapsamında yaklaşık göl ve gölete 1 milyon 819 bin 650 adet sazan balığı yavrusu bırakılmış, Malatya'nın Kale ilçesinde Karakaya Baraj Gölü'ne 2 milyon 680 bin balık yavrusu bırakılmış.Mersin Büyükşehir Belediyesi, sivrisinekle mücadelenin biyolojik yöntemlerle yapılması için; şehir genelinde 1000 adet sulama havuzuna, sivrisinek larvalarıyla beslenen lepistes balıkları bırakmış. Böylece hiçbir kimyasal ilaç kullanılmadan sulama havuzlarında sivrisinek oluşmasının önüne geçiliyor..Bunun gibi onlarca örnek var. Türkiye’de son 10 yılda toplam 176 milyon 185 bin sazan balığı, 9 milyon 500 bin şabut, 820 bin siraz, 170 bin 500 kalkan, 80 bin granyöz, 23 bin mersin balığı, 21 bin alabalık, 21 bin yayın, 5 bin Karadeniz alabalığı, 1033 çipura-levrek, 1000 istakoz, ve 1000 lahoz balığı yavrusu su ürünleri kaynaklarına bırakılmış.Bırakılan yerler aasında Zonguldak var mı ? Ben pek duymadım.. Oysa her dağın eteklerinde bir deresi blunan Zonguldak nedense hem deniz hem de tatlısu balıkcılığı açısından oldukça geride.
Aslında proje çok basit ve masrafsız.
-Balıkların gölete atılması.
-Çoğalmaları için gerekli önlemin alınması.(
-Belirli yerlere iskeleler kurulması.
-“Tüm balık türleri stoklarının gelecek nesillere aktarılabilmesi için av aracı, balık boyu, av zamanı ve yer yasaklarına uyulması ve en az bir kez üremelerine imkan tanınması sürdürülebilir balıkçılık yönetimi açısından büyük önem arz etmektedir”
-Senenin belirli aylarında av yasağına uyulması
Böylelikle beldelerde av için gerekli malzemelerin satışları da yapılabilir.
ZONGULDAK'TA YETİŞTİRİLEBİLİR TATLI SU BALIKLARI
Aynalı Sazan
Litaratür adı: Cyprinus carpio
İngilizce: Common carp
Almanca: Carpfen
Fransızca : Carpe
Büyükçe pullar vücuda tek tük serpilmiş durumda olduğundan aynalı sazan denmektedir. Pullar genellikle sırtın her iki tarafında ve sırt yüzgeci boyunca, karın ve göğüs yüzgeçlerinin vücuda bağlantı yerlerinin etrafında toplanmışlardır. Vücudun diğer kısımlarına serpilmiş pul miktarı fertler arasında çok değişiklik arz eder. Aynalı sazan bir kültür sazanıdır. Genel olarak doğa sazanı dediğimiz pullu sazanda vücut nispeten ince ve uzun olmasına rağmen, aynalı sazanda sırt yüksek ve daha geniştir. Yetiştiricilikte ve su kaynaklarının balıklandırılmasında en çok kullanılan balıktır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
Minimum Avlanma Boyu: 40 cm
ÜREME DÖNEMİ :
Eşeysel olgunluğa ulaşma yaşı erkeklerde 3 – 4 yaş, dişilerde ise 4 – 5 yaştır. Üreme zamanı su sıcaklığına bağlı olarak Nisan – Temmuz arasındadır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti lezzetli olup, genellikle taze olarak tüketilir. Dolması, kızartması, buğulaması, pilakisi yapılır.
Bıyıklı BalıkL: Barbus barbus
İ: Barbel
A: Barbe
F: Barbel
Vücut yanlarda basık ve alçak yapılıdır. Ağız başın altında ve at nalı şeklindedir. Bıyıklar orta uzunlukta, gözler ise küçüktür. Sırt yüzgeci iyi gelişmiş, en uzun şuanın arka kenarında yüzgecin üçte birini kaplayan testere şeklinde dişçikler vardır. Vücudun rengi sırtta koyu, karın ve yanlarda açık sarı veya sarı-beyazdır. Vücudun esas rengi değişiklik göstermesine rağmen yan taraflarda ve yüzgeçler üzerinde çok sayıda siyah lekeler bulunur. Doğu Karadeniz bölgesi, Doğu Anadolu bölgesinin kuzey kesimindeki tatlı sularda bulunur. Yaklaşık boyu 90 cm kadar olabilir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ : Nisan – Temmuz aylarıdır.
İngilizce: Common carp
Almanca: Carpfen
Fransızca : Carpe
Büyükçe pullar vücuda tek tük serpilmiş durumda olduğundan aynalı sazan denmektedir. Pullar genellikle sırtın her iki tarafında ve sırt yüzgeci boyunca, karın ve göğüs yüzgeçlerinin vücuda bağlantı yerlerinin etrafında toplanmışlardır. Vücudun diğer kısımlarına serpilmiş pul miktarı fertler arasında çok değişiklik arz eder. Aynalı sazan bir kültür sazanıdır. Genel olarak doğa sazanı dediğimiz pullu sazanda vücut nispeten ince ve uzun olmasına rağmen, aynalı sazanda sırt yüksek ve daha geniştir. Yetiştiricilikte ve su kaynaklarının balıklandırılmasında en çok kullanılan balıktır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
Minimum Avlanma Boyu: 40 cm
ÜREME DÖNEMİ :
Eşeysel olgunluğa ulaşma yaşı erkeklerde 3 – 4 yaş, dişilerde ise 4 – 5 yaştır. Üreme zamanı su sıcaklığına bağlı olarak Nisan – Temmuz arasındadır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti lezzetli olup, genellikle taze olarak tüketilir. Dolması, kızartması, buğulaması, pilakisi yapılır.
Bıyıklı BalıkL: Barbus barbus
İ: Barbel
A: Barbe
F: Barbel
Vücut yanlarda basık ve alçak yapılıdır. Ağız başın altında ve at nalı şeklindedir. Bıyıklar orta uzunlukta, gözler ise küçüktür. Sırt yüzgeci iyi gelişmiş, en uzun şuanın arka kenarında yüzgecin üçte birini kaplayan testere şeklinde dişçikler vardır. Vücudun rengi sırtta koyu, karın ve yanlarda açık sarı veya sarı-beyazdır. Vücudun esas rengi değişiklik göstermesine rağmen yan taraflarda ve yüzgeçler üzerinde çok sayıda siyah lekeler bulunur. Doğu Karadeniz bölgesi, Doğu Anadolu bölgesinin kuzey kesimindeki tatlı sularda bulunur. Yaklaşık boyu 90 cm kadar olabilir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ : Nisan – Temmuz aylarıdır.
Bıyıklı Balık
Litaratür: Barbus barbus
İngilizce : Barbel
Almanca: Barbe
Fransızca : Barbel
Vücut yanlarda basık ve alçak yapılıdır. Ağız başın altında ve at nalı şeklindedir. Bıyıklar orta uzunlukta, gözler ise küçüktür. Sırt yüzgeci iyi gelişmiş, en uzun şuanın arka kenarında yüzgecin üçte birini kaplayan testere şeklinde dişçikler vardır. Vücudun rengi sırtta koyu, karın ve yanlarda açık sarı veya sarı-beyazdır. Vücudun esas rengi değişiklik göstermesine rağmen yan taraflarda ve yüzgeçler üzerinde çok sayıda siyah lekeler bulunur. Doğu Karadeniz bölgesi, Doğu Anadolu bölgesinin kuzey kesimindeki tatlı sularda bulunur. Yaklaşık boyu 90 cm kadar olabilir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ : Nisan – Temmuz aylarıdır.
İngilizce : Barbel
Almanca: Barbe
Fransızca : Barbel
Vücut yanlarda basık ve alçak yapılıdır. Ağız başın altında ve at nalı şeklindedir. Bıyıklar orta uzunlukta, gözler ise küçüktür. Sırt yüzgeci iyi gelişmiş, en uzun şuanın arka kenarında yüzgecin üçte birini kaplayan testere şeklinde dişçikler vardır. Vücudun rengi sırtta koyu, karın ve yanlarda açık sarı veya sarı-beyazdır. Vücudun esas rengi değişiklik göstermesine rağmen yan taraflarda ve yüzgeçler üzerinde çok sayıda siyah lekeler bulunur. Doğu Karadeniz bölgesi, Doğu Anadolu bölgesinin kuzey kesimindeki tatlı sularda bulunur. Yaklaşık boyu 90 cm kadar olabilir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ : Nisan – Temmuz aylarıdır.
Çıplak balığı
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır |
|
Büyük Lekeli Alabalık
M:, Büyük Benekli Alabalık
L: Salmo trutta macrostigma
İ: Char (Brown trout)
A: Wandersaibling (Mittelandische Bachforelle)
F: Omle chevalier
Vücut yanlardan yassılaşmış, üzeri küçük pullarla örtülmüştür. Ön solungaç kapağının üzerinde belirgin bir siyah leke; yanal çizginin üzerinde ise, bir sıra halinde uzanan ve küçük noktaların kümeleşmesinden oluşan 10 – 12 adet iri benek vardır. Vücut üzerindeki siyah lekeler yanal çizginin altında pek görülmezler.
Rengi siyahımsı gri olup, sırtta ve yanlarda esmer – gri, karın bölgesi ise kirli beyazdır.
Fazla büyümeyen bir formdur. Avlananlar da çoğunlukla 100 – 200 gramdır. En çok 0,5 – 1 kg ağırlığa ulaşabilirler.
Bütün yaşamlarını soğuk, berrak akarsularda geçirirler; hiçbir şekilde denize inmeyen, sedenter karakterli bir formdur.
Ülkemizde genel olarak Doğu, Güney, Batı, Kuzey – Batı Anadolu’da ve Trakya’da yayılış gösteren bu ırk bugün Kaz dağlarından, Dicle’ye akan Çatak çayından, Çoruh nehir sisteminden, Istranca dağlarından, Karadeniz’e akan Köprü çayından, Toroslardaki Beşkonak, Zindan deresi, Aykırı çay, Alara çayı, Esen çayı ve Seyhan nehrinin yukarı havzalarından, Uludağ’dan, Sapanca gölünden, Tortum şelalesinden ve Munzur suyundan bilinmektedir.
AV YASAĞI: Ardahan, Bayburt, Erzurum, Kars, Tunceli ve Van il sınırları içerisinde yer alan akarsularda ve kollarında, Aras ve Çoruh nehirleri ve kollarında, Muğla İli, Fethiye İlçesi, Eşen Çayının Kırkpınarlar ile Ören arasında kalan kısmında ve Köyceğiz İlçesi, Yuvarlak Çay’da, Iğdır İli, Tuzluca İlçesinin; Karacaören ve Üçkayalar köyleri arasındaki 20 km’lik alan içerisinde kalan Ünlendi ve Hamurkesen çaylarında, Tunceli İli, Munzur ve Pülümür çaylarında, Konya İli, İvriz ve Delimahmut çaylarında alabalık avcılığı dönem boyunca yasaktır. Bu maddede belirtilen yerler dışında kalan tüm içsularda 1 Ekim - 1 Mart tarihleri arasında doğal alabalığın avlanması yasaktır.
Minimum Av Boyu: 25 cm
ÜREME DÖNEMİ: Yumurtlama Kasım – Aralık aylarında meydana gelir. Bu periyotta daima akarsuların sığ olan yukarı havzalarına tırmanırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ: Çok lezzetli olan bu balıkların ekonomik değerleri yüksektir.
L: Salmo trutta macrostigma
İ: Char (Brown trout)
A: Wandersaibling (Mittelandische Bachforelle)
F: Omle chevalier
Vücut yanlardan yassılaşmış, üzeri küçük pullarla örtülmüştür. Ön solungaç kapağının üzerinde belirgin bir siyah leke; yanal çizginin üzerinde ise, bir sıra halinde uzanan ve küçük noktaların kümeleşmesinden oluşan 10 – 12 adet iri benek vardır. Vücut üzerindeki siyah lekeler yanal çizginin altında pek görülmezler.
Rengi siyahımsı gri olup, sırtta ve yanlarda esmer – gri, karın bölgesi ise kirli beyazdır.
Fazla büyümeyen bir formdur. Avlananlar da çoğunlukla 100 – 200 gramdır. En çok 0,5 – 1 kg ağırlığa ulaşabilirler.
Bütün yaşamlarını soğuk, berrak akarsularda geçirirler; hiçbir şekilde denize inmeyen, sedenter karakterli bir formdur.
Ülkemizde genel olarak Doğu, Güney, Batı, Kuzey – Batı Anadolu’da ve Trakya’da yayılış gösteren bu ırk bugün Kaz dağlarından, Dicle’ye akan Çatak çayından, Çoruh nehir sisteminden, Istranca dağlarından, Karadeniz’e akan Köprü çayından, Toroslardaki Beşkonak, Zindan deresi, Aykırı çay, Alara çayı, Esen çayı ve Seyhan nehrinin yukarı havzalarından, Uludağ’dan, Sapanca gölünden, Tortum şelalesinden ve Munzur suyundan bilinmektedir.
AV YASAĞI: Ardahan, Bayburt, Erzurum, Kars, Tunceli ve Van il sınırları içerisinde yer alan akarsularda ve kollarında, Aras ve Çoruh nehirleri ve kollarında, Muğla İli, Fethiye İlçesi, Eşen Çayının Kırkpınarlar ile Ören arasında kalan kısmında ve Köyceğiz İlçesi, Yuvarlak Çay’da, Iğdır İli, Tuzluca İlçesinin; Karacaören ve Üçkayalar köyleri arasındaki 20 km’lik alan içerisinde kalan Ünlendi ve Hamurkesen çaylarında, Tunceli İli, Munzur ve Pülümür çaylarında, Konya İli, İvriz ve Delimahmut çaylarında alabalık avcılığı dönem boyunca yasaktır. Bu maddede belirtilen yerler dışında kalan tüm içsularda 1 Ekim - 1 Mart tarihleri arasında doğal alabalığın avlanması yasaktır.
Minimum Av Boyu: 25 cm
ÜREME DÖNEMİ: Yumurtlama Kasım – Aralık aylarında meydana gelir. Bu periyotta daima akarsuların sığ olan yukarı havzalarına tırmanırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ: Çok lezzetli olan bu balıkların ekonomik değerleri yüksektir.
Eğrez Balığı
Çiçek Balığı, Kavinne Balığı
L: Vimba vimba
İ: Baltic vimba
A: Zährte
F: Zahrte
Ağız aşağı konumlu, dudaklar gelişmiştir. Vücut ince uzun, yanlardan basıktır. Üst çene, alt çeneden uzundur. Vücut ilk bakışta çapak bağlığına benzemekle beraber anüs yüzgeç kaidesinin kısalığı ile ondan ayrılır. Gözler iridir. Vücut açık kahverengidir. Üreme mevsiminde baş ve sırt portakal sarısı olur. Pulsuz kemik çıkıntısı, karın ile anüs yüzgeçleri arasındadır. Maksimum uzunluk 50 cm (1000 gr), ortalama uzunluk 30 cm (500 gr)’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ: Eşeysel olgunluğa 12.5 cm olduğu 3 – 4 yaşında ulaşır. Mayıs – Temmuz üreme dönemidir. Bu periyotta yumurta bırakmak için akarsuların genellikle dipleri çakıllı ve fazla derin olmayan yukarı zonlarına geçerler. Dişi balık 25.000 – 120.000 kadar yumurta bırakabilir.
L: Vimba vimba
İ: Baltic vimba
A: Zährte
F: Zahrte
Ağız aşağı konumlu, dudaklar gelişmiştir. Vücut ince uzun, yanlardan basıktır. Üst çene, alt çeneden uzundur. Vücut ilk bakışta çapak bağlığına benzemekle beraber anüs yüzgeç kaidesinin kısalığı ile ondan ayrılır. Gözler iridir. Vücut açık kahverengidir. Üreme mevsiminde baş ve sırt portakal sarısı olur. Pulsuz kemik çıkıntısı, karın ile anüs yüzgeçleri arasındadır. Maksimum uzunluk 50 cm (1000 gr), ortalama uzunluk 30 cm (500 gr)’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ: Eşeysel olgunluğa 12.5 cm olduğu 3 – 4 yaşında ulaşır. Mayıs – Temmuz üreme dönemidir. Bu periyotta yumurta bırakmak için akarsuların genellikle dipleri çakıllı ve fazla derin olmayan yukarı zonlarına geçerler. Dişi balık 25.000 – 120.000 kadar yumurta bırakabilir.
Havuz Balığı
Carassius carassius
İ: Crucian carp
A: Karausche
F: Cyprin (Carassion)
Görüntü olarak sazan balığını andırsa da ağzının bıyıksız olması, kuyruk yüzgecinin daha az girintili ve yassı olan farinks dişlerinin tek sıralı olması nedeniyle kolayca tanımlanır. Ayrıca vücudu yüksek olup, bir miktar yassılaşmıştır.
Rengi değişik olup, sırtı genellikle yeşil – kahve renklidir. Yan tarafları ise altınımsı sarı veya kırmızıdır, karı bölgesi ise sarı – beyazdır. Yüzgeçlerinin uç kısımları ise koyu kırmızıdır.
Ortalama uzunluğu 20 – 30 cm’dir; maksimum uzunluk ise 50 cm’dir. Ortalama ağırlığı 300 – 600 gr olmakla beraber, 3 – 4 kg’a kadar olanlarına da rastlanılmaktadır.
Durgun sığ sular ile hafifçe akıntılı ortamları tercih ederler. Bitkilerin yoğun olduğu kıyı zonlarında zemini tercih ederek yaşar.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa erkekleri 3 yaşında, dişileri ise 4 yaşında ulaşan ve üremek için büyük sürüler halinde toplanan bu balıkların yumurtlama dönemi Mayıs – Haziran aylarını kapsar. Dişi balık, sarı – yeşil renkte ve 1,5 mm çapında 300.000 adet yumurta bırakabilir. Genellikle bitki gövdelerine bırakılan yumurtalardan 6 – 8 gün sonra yavrular çıkar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Ülkemiz için fazla ekonomik bir önemi yoktur. Buna karşılık etleri lezzetli olduğundan büyük boylu olanları besin olarak tüketilirler. Aslında bu balıklar, havuzlarda, küçük göllerde ve akvaryumlarda süs balığı olarak yetiştirilirler.
İ: Crucian carp
A: Karausche
F: Cyprin (Carassion)
Görüntü olarak sazan balığını andırsa da ağzının bıyıksız olması, kuyruk yüzgecinin daha az girintili ve yassı olan farinks dişlerinin tek sıralı olması nedeniyle kolayca tanımlanır. Ayrıca vücudu yüksek olup, bir miktar yassılaşmıştır.
Rengi değişik olup, sırtı genellikle yeşil – kahve renklidir. Yan tarafları ise altınımsı sarı veya kırmızıdır, karı bölgesi ise sarı – beyazdır. Yüzgeçlerinin uç kısımları ise koyu kırmızıdır.
Ortalama uzunluğu 20 – 30 cm’dir; maksimum uzunluk ise 50 cm’dir. Ortalama ağırlığı 300 – 600 gr olmakla beraber, 3 – 4 kg’a kadar olanlarına da rastlanılmaktadır.
Durgun sığ sular ile hafifçe akıntılı ortamları tercih ederler. Bitkilerin yoğun olduğu kıyı zonlarında zemini tercih ederek yaşar.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa erkekleri 3 yaşında, dişileri ise 4 yaşında ulaşan ve üremek için büyük sürüler halinde toplanan bu balıkların yumurtlama dönemi Mayıs – Haziran aylarını kapsar. Dişi balık, sarı – yeşil renkte ve 1,5 mm çapında 300.000 adet yumurta bırakabilir. Genellikle bitki gövdelerine bırakılan yumurtalardan 6 – 8 gün sonra yavrular çıkar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Ülkemiz için fazla ekonomik bir önemi yoktur. Buna karşılık etleri lezzetli olduğundan büyük boylu olanları besin olarak tüketilirler. Aslında bu balıklar, havuzlarda, küçük göllerde ve akvaryumlarda süs balığı olarak yetiştirilirler.
Kadife Balığı
: Yeşil Sazan
L: Tinca tinca
İ: Tench
A: Schleie
F: Tanche
Vücudu oldukça kalın ve yüksektir. Ağzı orta büyüklükte yukarı çevrilmiş olup, ağız köşelerinde birer adet yassı bıyık bulunur; bu bıyığın uzunluğu göz çapından küçüktür. Çok küçük olan pullarının yarıdan fazlası vücut içine gömülüdür. Yüzgeçlerin hepsi yuvarlaktır.
Vücut rengi bulunduğu ortama göre değişir. Yan taraflar koyu kahverengi, yeşilimsi – kahve veya parlak yeşilimsi sarıdır. Akıntılı sularda açık renkli, küçük göllerle gölgelik bölgelerde siyaha yakın renktedirler.
Ortalama uzunluk 20 – 40 cm, maksimum uzunluk 60 – 70 cm; ortalama ağırlık 500 – 600 gr, maksimum ağırlık ise 3 – 4 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
Minimum Avlanma Boyu: 26 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 3 – 4 yaşında ulaşır. Mayıs – Temmuz üreme dönemidir. Yumurta verimliliği ortalama 300.000 adettir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Bu balığın eti yumuşak, lezzetli, oldukça semiz ve kılçıksızdır. Taze olarak tüketilir.
L: Tinca tinca
İ: Tench
A: Schleie
F: Tanche
Vücudu oldukça kalın ve yüksektir. Ağzı orta büyüklükte yukarı çevrilmiş olup, ağız köşelerinde birer adet yassı bıyık bulunur; bu bıyığın uzunluğu göz çapından küçüktür. Çok küçük olan pullarının yarıdan fazlası vücut içine gömülüdür. Yüzgeçlerin hepsi yuvarlaktır.
Vücut rengi bulunduğu ortama göre değişir. Yan taraflar koyu kahverengi, yeşilimsi – kahve veya parlak yeşilimsi sarıdır. Akıntılı sularda açık renkli, küçük göllerle gölgelik bölgelerde siyaha yakın renktedirler.
Ortalama uzunluk 20 – 40 cm, maksimum uzunluk 60 – 70 cm; ortalama ağırlık 500 – 600 gr, maksimum ağırlık ise 3 – 4 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
Minimum Avlanma Boyu: 26 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 3 – 4 yaşında ulaşır. Mayıs – Temmuz üreme dönemidir. Yumurta verimliliği ortalama 300.000 adettir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Bu balığın eti yumuşak, lezzetli, oldukça semiz ve kılçıksızdır. Taze olarak tüketilir.
Karaburun Balığı
L: Chondrostoma nasus
İ: The Brond-Snout
A: Nase
F: Hotu
Vücut yuvarlak ve ince uzun şekillidir. Ağız ventral durumdadır ve keskin kenarlı sertleşmiş dudaklara sahiptir. Bu özelliğinden dolayı taşların yarığındaki hayvanları ve taşlar üzerindeki yosunları kemirerek kolayca sökebilirler. Burun ileriye doğru uzamış olup, ucu küttür.
Sırtı yeşilimsi kahverengi veya kurşunidir. Yan tarafları ve karın kısmı gri – beyazdır. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri esmerimsi, diğer yüzgeçleri ise portakal sarısı veya kırmızıdır. Bazen pullar üzerinde küçük siyah renkli pigment taneleri bulunur.Ortalama uzunluk 15 – 20 cm, maksimum uzunluk ise 40 cm’dir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 3 – 4 yaşında ulaşan bu balığın üreme dönemi Mart – Mayıs aylarını kapsar. Cinsel olgunluğa ulaşan gerek erkek, gerekse dişilerin çiftleşme zamanında, başları kabarcıklarla kaplanır. Yumurtlama döneminde akarsuların hızlı akışlı ve sığ olan zemini taşlı – çakıllı zonlarına geçerler.
İ: The Brond-Snout
A: Nase
F: Hotu
Vücut yuvarlak ve ince uzun şekillidir. Ağız ventral durumdadır ve keskin kenarlı sertleşmiş dudaklara sahiptir. Bu özelliğinden dolayı taşların yarığındaki hayvanları ve taşlar üzerindeki yosunları kemirerek kolayca sökebilirler. Burun ileriye doğru uzamış olup, ucu küttür.
Sırtı yeşilimsi kahverengi veya kurşunidir. Yan tarafları ve karın kısmı gri – beyazdır. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri esmerimsi, diğer yüzgeçleri ise portakal sarısı veya kırmızıdır. Bazen pullar üzerinde küçük siyah renkli pigment taneleri bulunur.Ortalama uzunluk 15 – 20 cm, maksimum uzunluk ise 40 cm’dir.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 3 – 4 yaşında ulaşan bu balığın üreme dönemi Mart – Mayıs aylarını kapsar. Cinsel olgunluğa ulaşan gerek erkek, gerekse dişilerin çiftleşme zamanında, başları kabarcıklarla kaplanır. Yumurtlama döneminde akarsuların hızlı akışlı ve sığ olan zemini taşlı – çakıllı zonlarına geçerler.
Kızılgöz
L: Rutilus rutilus
İ: Rosch
A: Plötze
F: Gardon
Vücut yanlardan hafifçe basık olup, iri pullarla örtülüdür. Ağız terminal konumlu ve nispeten küçüktür.
Gözleri iridir. Gözlerinin iris tabakası daima kırmızı renkli olduğundan bu balığa “Kızılgöz balığı” denilmektedir.
Renk sırtta yeşilimtırak gridir. Yan taraflar ve karın bölgesi ise genellikle gümüş beyazıdır. Sırt ve kuyruk yüzgeç hariç diğerlerinin uç kısımları portakal kırmızısı renktedir.
Boyları ortalama 20 – 30 cm, ortalama ağırlıkları ise 150 – 250 gr; maksimum boy ise 45 cm, maksimum ağırlık ise 24 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
2 – 3 yaşında eşeysel olgunluğa ulaşan bu balıkların üreme dönemi Mayıs – Haziran aylarını kapsar. Özellikle bu dönemde erkek bireylerin baş, burun ve sırt bölgelerinde tüberküller oluşur. Daha az belirgin olarak aynı durum dişilerde de görülebilir. Bitkili, sığ, durgun sulara yumurtalarını bırakırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Etleri kılçıklı olduğundan ülkemizde pek tutulmayan bu balıkların insan besini açısından ekonomik bir değeri yoktur. Genelde sportif avcılıkta olta yemi olarak kullanılırlar.
İ: Rosch
A: Plötze
F: Gardon
Vücut yanlardan hafifçe basık olup, iri pullarla örtülüdür. Ağız terminal konumlu ve nispeten küçüktür.
Gözleri iridir. Gözlerinin iris tabakası daima kırmızı renkli olduğundan bu balığa “Kızılgöz balığı” denilmektedir.
Renk sırtta yeşilimtırak gridir. Yan taraflar ve karın bölgesi ise genellikle gümüş beyazıdır. Sırt ve kuyruk yüzgeç hariç diğerlerinin uç kısımları portakal kırmızısı renktedir.
Boyları ortalama 20 – 30 cm, ortalama ağırlıkları ise 150 – 250 gr; maksimum boy ise 45 cm, maksimum ağırlık ise 24 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
2 – 3 yaşında eşeysel olgunluğa ulaşan bu balıkların üreme dönemi Mayıs – Haziran aylarını kapsar. Özellikle bu dönemde erkek bireylerin baş, burun ve sırt bölgelerinde tüberküller oluşur. Daha az belirgin olarak aynı durum dişilerde de görülebilir. Bitkili, sığ, durgun sulara yumurtalarını bırakırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Etleri kılçıklı olduğundan ülkemizde pek tutulmayan bu balıkların insan besini açısından ekonomik bir değeri yoktur. Genelde sportif avcılıkta olta yemi olarak kullanılırlar.
Kızılkanat
Scardinius erythrophthalmus
İ: Rudd
A: Rotfeder
F: Rotengle
Vücut oval şekilli olup, genellikle iri pullarla örtülüdür. Başı küçüktür; ağzı terminal olup yukarı doğru çevriktir. Üst çene biraz öne doğru çıkıktır.
Vücut parlak gümüşi renkte, anal, kuyruk, göğüs ve karın yüzgeçleri açık kırmızı, sırt yüzgecinin ise yalnız bir kısmı kırmızı renktedir. Gözler portakal renginde ve üst kısmında kırmızı bir nokta vardır. Pullarının kenarları siyah renklidir.
Ortalama uzunluk 15 – 30 cm, maksimum uzunluk 45 cm; ortalama ağırlık 200 – 400 gr, maksimum ağırlık ise 2 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Üç yaşında, 12 cm olduğunda yaklaşık 40 – 50 gr iken eşeysel olgunluğa ulaşır. Yumurtlama dönemi Nisan – Haziran aylarını kapsar. Üreme mevsiminde erkeklerin vücut ve başlarında kabarcıklar bulunur. Dişi balık 1,5 mm çapında 200.000 civarında yumurta bırakabilir. Çok yapışkan olan yumurtalar daima bitkiler üzerine kümeler halinde tespit edilirler.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Uzatma ağları ile avlanan bu balıkların; eti kılçıklı ve lezzetli olmayıp ekonomik öneme de sahip değildirler; bu nedenle sınırlı düzeyde insan besini olarak kullanılmakta, daha çok balık çiftliklerinde doğal yem şeklinde tüketilirler.
İ: Rudd
A: Rotfeder
F: Rotengle
Vücut oval şekilli olup, genellikle iri pullarla örtülüdür. Başı küçüktür; ağzı terminal olup yukarı doğru çevriktir. Üst çene biraz öne doğru çıkıktır.
Vücut parlak gümüşi renkte, anal, kuyruk, göğüs ve karın yüzgeçleri açık kırmızı, sırt yüzgecinin ise yalnız bir kısmı kırmızı renktedir. Gözler portakal renginde ve üst kısmında kırmızı bir nokta vardır. Pullarının kenarları siyah renklidir.
Ortalama uzunluk 15 – 30 cm, maksimum uzunluk 45 cm; ortalama ağırlık 200 – 400 gr, maksimum ağırlık ise 2 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır
ÜREME DÖNEMİ:
Üç yaşında, 12 cm olduğunda yaklaşık 40 – 50 gr iken eşeysel olgunluğa ulaşır. Yumurtlama dönemi Nisan – Haziran aylarını kapsar. Üreme mevsiminde erkeklerin vücut ve başlarında kabarcıklar bulunur. Dişi balık 1,5 mm çapında 200.000 civarında yumurta bırakabilir. Çok yapışkan olan yumurtalar daima bitkiler üzerine kümeler halinde tespit edilirler.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Uzatma ağları ile avlanan bu balıkların; eti kılçıklı ve lezzetli olmayıp ekonomik öneme de sahip değildirler; bu nedenle sınırlı düzeyde insan besini olarak kullanılmakta, daha çok balık çiftliklerinde doğal yem şeklinde tüketilirler.
Kocaağız
Ak Balık, Beyaz Balık
L: Aspius aspius
İ: Asp
A: Rapfen
F: Aspe
Vücudu uzun, yan taraflarından oldukça yassılaşmıştır. Ağzı terminal olup büyüktür. Alt çene daha uzun olup üst çenenin yarığına geçmektedir. Başı yan taraflarından yassılaşmış olup; başın yüksekliği başın genişliğinden fazladır.
Vücudun yanları gümüş gibi parlaktır. Sırt ve kuyruk yüzgeçlerinin kenarları siyahımsı kurşuni, diğer tarafları kırmızıdır.
Boyları 40-80 cm,, maksimum uzunluk 120 cm’dir. Ağırlıkları ise 12 kg kadar olur.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır.
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 4 – 5 yaşında ulaşır. Üreme dönemi Nisan – Haziran aylarını kapsar. Dişiler yumurtalarını akarsuların zeminindeki taşlar ve çakıllar üzerine bırakır. Genellikle her bir dişi balık 500.000 kadar yumurta verebilir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Ülkemizde Sakarya Havzası, Porsuk Çayı, Sapanca Gölü, Çıldır Gölü ve Kura Nehrinden bilinmektedir. Eti lezzetli olduğu için yöre halkı tarafından tüketilmekte, bu nedenle de ekonomik önem taşımaktadır.
L: Aspius aspius
İ: Asp
A: Rapfen
F: Aspe
Vücudu uzun, yan taraflarından oldukça yassılaşmıştır. Ağzı terminal olup büyüktür. Alt çene daha uzun olup üst çenenin yarığına geçmektedir. Başı yan taraflarından yassılaşmış olup; başın yüksekliği başın genişliğinden fazladır.
Vücudun yanları gümüş gibi parlaktır. Sırt ve kuyruk yüzgeçlerinin kenarları siyahımsı kurşuni, diğer tarafları kırmızıdır.
Boyları 40-80 cm,, maksimum uzunluk 120 cm’dir. Ağırlıkları ise 12 kg kadar olur.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır.
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 4 – 5 yaşında ulaşır. Üreme dönemi Nisan – Haziran aylarını kapsar. Dişiler yumurtalarını akarsuların zeminindeki taşlar ve çakıllar üzerine bırakır. Genellikle her bir dişi balık 500.000 kadar yumurta verebilir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Ülkemizde Sakarya Havzası, Porsuk Çayı, Sapanca Gölü, Çıldır Gölü ve Kura Nehrinden bilinmektedir. Eti lezzetli olduğu için yöre halkı tarafından tüketilmekte, bu nedenle de ekonomik önem taşımaktadır.
Sudak
Alman Levreği, Dişli Balık
L: Stizostedion lucioperca
İ: Pikepech
A: Zander
F: Sander
Vücudu ince uzun yapılı olup, sivrilmiş bir başı vardır. Ağız uç durumlu olup açıklığı geniştir. Ağızda iyi gelişmiş sivri uçlu köpek dişleri bulunur. Çeneler ve damak kemikleri üzerinde bulunan dişler kemik dişleridir. Yanakları genellikle çıplak veya sadece üst kısmı veya seyrek olarak orta kısmı pullarla kaplıdır.
Sırtı koyu renkte, yan tarafları gri – gümüşümsü renktedir. Genç bireylerde sırttan karına doğru 8 – 10 adet koyu renkli enine bantlar bulunur. Bu çizgiler balığın yaşlanmasıyla beraber soluklaşır. Kuyruk ve sırt yüzgeçleri üzerinde ışınları birbirine bağlayan şeffaf zarlar üzerinde sıralanmış siyah benekler bulunur.
Ortalama uzunluk 40 – 55 cm, maksimum uzunluk 125 cm; ortalama ağırlık 1- 2,5 kg, maksimum ağırlık ise 15 kg’dır.
AV YASAĞI:
Tüm iç sularda 15 Mart-30 Nisan, Eğirdir Gölünde dönem boyunca, Beyşehir Gölü’nde parakete ile dönem boyunca avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 26 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 37 – 50 cm ve 650 – 1200 gr iken 3 – 4 yaşında ulaşır. Nisan – Haziran üreme dönemidir. Üreme yerleri, akıntısız, iyi ısınan, sığ ve bitki ile kaplanmış sahil kısımlarıdır. Yumurtası yapışkan, çapı 1 – 1,5 mm olup bunlar çakıllı – kumlu zeminlerdeki taşlar ve bitki kökleri üzerine yapıştırılırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti lezzetli ve çok kıymetli bir balıktır. Eti dondurulmuş, tuzlanmış, konserve ve taze olarak tüketilmektedir. Son derece yırtıcı olan bu balık ekonomik olmayan balıkların yoğun olduğu doğal göllere aşılanır, bu suretle stokları daha ekonomik şekle dönüştürülür.
L: Stizostedion lucioperca
İ: Pikepech
A: Zander
F: Sander
Vücudu ince uzun yapılı olup, sivrilmiş bir başı vardır. Ağız uç durumlu olup açıklığı geniştir. Ağızda iyi gelişmiş sivri uçlu köpek dişleri bulunur. Çeneler ve damak kemikleri üzerinde bulunan dişler kemik dişleridir. Yanakları genellikle çıplak veya sadece üst kısmı veya seyrek olarak orta kısmı pullarla kaplıdır.
Sırtı koyu renkte, yan tarafları gri – gümüşümsü renktedir. Genç bireylerde sırttan karına doğru 8 – 10 adet koyu renkli enine bantlar bulunur. Bu çizgiler balığın yaşlanmasıyla beraber soluklaşır. Kuyruk ve sırt yüzgeçleri üzerinde ışınları birbirine bağlayan şeffaf zarlar üzerinde sıralanmış siyah benekler bulunur.
Ortalama uzunluk 40 – 55 cm, maksimum uzunluk 125 cm; ortalama ağırlık 1- 2,5 kg, maksimum ağırlık ise 15 kg’dır.
AV YASAĞI:
Tüm iç sularda 15 Mart-30 Nisan, Eğirdir Gölünde dönem boyunca, Beyşehir Gölü’nde parakete ile dönem boyunca avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 26 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa 37 – 50 cm ve 650 – 1200 gr iken 3 – 4 yaşında ulaşır. Nisan – Haziran üreme dönemidir. Üreme yerleri, akıntısız, iyi ısınan, sığ ve bitki ile kaplanmış sahil kısımlarıdır. Yumurtası yapışkan, çapı 1 – 1,5 mm olup bunlar çakıllı – kumlu zeminlerdeki taşlar ve bitki kökleri üzerine yapıştırılırlar.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti lezzetli ve çok kıymetli bir balıktır. Eti dondurulmuş, tuzlanmış, konserve ve taze olarak tüketilmektedir. Son derece yırtıcı olan bu balık ekonomik olmayan balıkların yoğun olduğu doğal göllere aşılanır, bu suretle stokları daha ekonomik şekle dönüştürülür.
Tahta Balığı
Blicca bjoerkna
İ: White Bream
A: Güster
F: Breme Bordeliere
Vücut yanlardan iyice yassılaşmış ve gayet yüksek yapılı, her tarafı iri ve sağlam pullarla örtülüdür. Baş boyu vücut yüksekliğinden çok küçüktür. Burun kısmı yuvarlak, ağız uçta ve küçüktür.
Dış görünüş açısından Çapak (Abramis brama) balığına benzerse de sırt yüzgecinde 8 yumuşak ışın bulunması, anal yüzgeç kaidesinin daha kısa olması, göğüs ve karın yüzgeçlerinin kırmızı rengi ile ondan ayrılır.
Vücudun genel rengi sırtta esmer gri, yanlar esmer beyaz, karın tarafı ise gümüşi beyazdır. Göğüs ve karın yüzgeçleri kırmızı veya portakal renginde, diğerleri renksizdir.
Ortalama uzunluk 16 – 20 cm, maksimum uzunluk 35 cm; ortalama ağırlık 200 – 300 gr, maksimum ağırlık ise 1,2 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır.
ÜREME DÖNEMİ:
3 – 4 yaşında eşeysel olgunluğa ulaşır. Üreme dönemi ise Mayıs – Temmuz aylarını kapsar. Ortalama yumurta verimliliği 80.000 adettir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti pek lezzetli değildir. Bu nedenle ülkemizde tüketimi sınırlıdır. Diğer ülkelerde ise taze, tuzlu ve isli şekilde yenmektedir.
İ: White Bream
A: Güster
F: Breme Bordeliere
Vücut yanlardan iyice yassılaşmış ve gayet yüksek yapılı, her tarafı iri ve sağlam pullarla örtülüdür. Baş boyu vücut yüksekliğinden çok küçüktür. Burun kısmı yuvarlak, ağız uçta ve küçüktür.
Dış görünüş açısından Çapak (Abramis brama) balığına benzerse de sırt yüzgecinde 8 yumuşak ışın bulunması, anal yüzgeç kaidesinin daha kısa olması, göğüs ve karın yüzgeçlerinin kırmızı rengi ile ondan ayrılır.
Vücudun genel rengi sırtta esmer gri, yanlar esmer beyaz, karın tarafı ise gümüşi beyazdır. Göğüs ve karın yüzgeçleri kırmızı veya portakal renginde, diğerleri renksizdir.
Ortalama uzunluk 16 – 20 cm, maksimum uzunluk 35 cm; ortalama ağırlık 200 – 300 gr, maksimum ağırlık ise 1,2 kg’dır.
AV YASAĞI:
Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla ve Osmaniye il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Mart - 1 Haziran tarihleri arasında, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova ve Zonguldak il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mart - 15 Haziran tarihleri arasında, Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Yozgat il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 1 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Van il sınırları içerisinde kalan bütün sularda 15 Mayıs - 15 Ağustos tarihleri arasında, sazangillerin avcılığı yasaktır.
ÜREME DÖNEMİ:
3 – 4 yaşında eşeysel olgunluğa ulaşır. Üreme dönemi ise Mayıs – Temmuz aylarını kapsar. Ortalama yumurta verimliliği 80.000 adettir.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti pek lezzetli değildir. Bu nedenle ülkemizde tüketimi sınırlıdır. Diğer ülkelerde ise taze, tuzlu ve isli şekilde yenmektedir.
Tatlısu Kefali
Leuciscus cephalus
İ: Chub
A: Döbel
F: Chevaine
Vücut yanlardan çok hafif basık, uzunca ve kalın yapılıdır. Ağzı terminal ve büyüktür; iyi gelişmemiş ince dudakları vardır. Ağızda ise bıyık yoktur. Alnı geniş ve yassıdır. Çeneler ise birbirine eşit uzunluktadır.
Vücudun sırt kısmında koyu olup mavi – yeşil renkte metalik yansımalar gösterir; yan taraflara doğru ise renk açıktır. Sırt, göğüs ve kuyruk yüzgeci renksiz; karın ve anal yüzgeçler portakal sarısı rengindedir.
Ortalama uzunluk 30 – 50 cm; ortalama ağırlık ise 0,5 – 1 kg’dır. Maksimum uzunluk 80 cm; maksimum ağırlık ise 4 kg’dır.
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa erkekler 22 cm uzunluğunda ve 3 – 4 yaşında; dişiler ise 4 – 5 yaşında ulaşırlar. Üreme dönemleri ise Nisan – Temmuz aylarını kapsar.
Minimum Avlanma Boyu: 20 cm
TÜKETİM ŞEKLİ:
Taze olarak tüketilir. Bölgesel olarak ekonomik önemi vardır. Kılçıklı olduğu için pek fazla aranmaz. Bununla beraber kırsal kesimde yaşayan halk tarafından özellikle ilkbahar ve yaz mevsimlerinde küçük dere ve çaylardan bol miktarda avlanır.
İ: Chub
A: Döbel
F: Chevaine
Vücut yanlardan çok hafif basık, uzunca ve kalın yapılıdır. Ağzı terminal ve büyüktür; iyi gelişmemiş ince dudakları vardır. Ağızda ise bıyık yoktur. Alnı geniş ve yassıdır. Çeneler ise birbirine eşit uzunluktadır.
Vücudun sırt kısmında koyu olup mavi – yeşil renkte metalik yansımalar gösterir; yan taraflara doğru ise renk açıktır. Sırt, göğüs ve kuyruk yüzgeci renksiz; karın ve anal yüzgeçler portakal sarısı rengindedir.
Ortalama uzunluk 30 – 50 cm; ortalama ağırlık ise 0,5 – 1 kg’dır. Maksimum uzunluk 80 cm; maksimum ağırlık ise 4 kg’dır.
ÜREME DÖNEMİ:
Eşeysel olgunluğa erkekler 22 cm uzunluğunda ve 3 – 4 yaşında; dişiler ise 4 – 5 yaşında ulaşırlar. Üreme dönemleri ise Nisan – Temmuz aylarını kapsar.
Minimum Avlanma Boyu: 20 cm
TÜKETİM ŞEKLİ:
Taze olarak tüketilir. Bölgesel olarak ekonomik önemi vardır. Kılçıklı olduğu için pek fazla aranmaz. Bununla beraber kırsal kesimde yaşayan halk tarafından özellikle ilkbahar ve yaz mevsimlerinde küçük dere ve çaylardan bol miktarda avlanır.
Turna
Esox lucius
İ: Pike
A: Hecht
F: Brochet
Turna’nın vücudu uzun olup, torpil şeklindedir. Büyük olan baş, küçük ve düz pullarla örtülüdür. Burun kısmı oldukça uzun, basık ve ördek gagasını andırır. Alt çene öne doğru uzamıştır. Ağız geniş yarıklı ve kuvvetli dişlerle donatılmıştır.
Bu balıklarda renk yaşadıkları su ortamına ve balığın yaşına göre değişir. Genellikle otlu bölgelerdeki balıklar açık yeşil renkte, acı su bölgelerinde sarımsı renkli olurlar. Çoğu kez sırt koyu yeşilden siyahımsıya kadar, yanlar gri – yeşil – sarımsı – bantlı, genellikle altın sarısı lekelidir. Genç balıklarda vücudun yan taraflarında yeşil renkli enine bantlar varken, olgunluğa erişmiş bireylerde bu bantlar yuvarlağımsı kahverengi lekelere dönüşürler. Karın bölgesi daima açık sarı veya kirli beyazdır.
Erkek balıklar dişilerden daha küçüktür. Ortalama uzunlukları 30 – 120 cm; ortalama ağırlıkları ise 4 – 5 kg.dır. Erkeklerde maksimum uzunluk 90 – 100 cm; maksimum ağırlık ise 5 – 8 kg.dır. Buna karşın dişilerde ise maksimum uzunluk 150 cm; maksimum ağırlık ise 35 kg.dır.
AV YASAĞI:
Tüm iç sularda 15 Aralık-31 Mart tarihleri arasında avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 40 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Bu balık türü eşeysel olgunluğa erkek balıklarda 2 – 3 yaşında, 500 gram ağırlığında ve 25 – 40 cm iken; dişilerde ise 3 – 4 yaşında, 500 – 1000 gram ağırlığında ve 40 – 45 cm iken ulaşırlar. Yumurta bırakma periyodu Mart – Nisan ayları olup bu dönemde yumurtaların bırakılması 6 – 9 ºC arasında değişen sıcaklıkta belli aralıklarla 3 – 4 haftada tamamlanır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti sert, beyaz, lezzetli ve özellikle 0,5 – 2 kg olanları makbuldür; yumurtası da değerlidir. Memleketimizde taze; değişik ülkelerde ise taze, kurutulmuş, tuzlanmış ve konserve halinde yenir.
İ: Pike
A: Hecht
F: Brochet
Turna’nın vücudu uzun olup, torpil şeklindedir. Büyük olan baş, küçük ve düz pullarla örtülüdür. Burun kısmı oldukça uzun, basık ve ördek gagasını andırır. Alt çene öne doğru uzamıştır. Ağız geniş yarıklı ve kuvvetli dişlerle donatılmıştır.
Bu balıklarda renk yaşadıkları su ortamına ve balığın yaşına göre değişir. Genellikle otlu bölgelerdeki balıklar açık yeşil renkte, acı su bölgelerinde sarımsı renkli olurlar. Çoğu kez sırt koyu yeşilden siyahımsıya kadar, yanlar gri – yeşil – sarımsı – bantlı, genellikle altın sarısı lekelidir. Genç balıklarda vücudun yan taraflarında yeşil renkli enine bantlar varken, olgunluğa erişmiş bireylerde bu bantlar yuvarlağımsı kahverengi lekelere dönüşürler. Karın bölgesi daima açık sarı veya kirli beyazdır.
Erkek balıklar dişilerden daha küçüktür. Ortalama uzunlukları 30 – 120 cm; ortalama ağırlıkları ise 4 – 5 kg.dır. Erkeklerde maksimum uzunluk 90 – 100 cm; maksimum ağırlık ise 5 – 8 kg.dır. Buna karşın dişilerde ise maksimum uzunluk 150 cm; maksimum ağırlık ise 35 kg.dır.
AV YASAĞI:
Tüm iç sularda 15 Aralık-31 Mart tarihleri arasında avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 40 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Bu balık türü eşeysel olgunluğa erkek balıklarda 2 – 3 yaşında, 500 gram ağırlığında ve 25 – 40 cm iken; dişilerde ise 3 – 4 yaşında, 500 – 1000 gram ağırlığında ve 40 – 45 cm iken ulaşırlar. Yumurta bırakma periyodu Mart – Nisan ayları olup bu dönemde yumurtaların bırakılması 6 – 9 ºC arasında değişen sıcaklıkta belli aralıklarla 3 – 4 haftada tamamlanır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Eti sert, beyaz, lezzetli ve özellikle 0,5 – 2 kg olanları makbuldür; yumurtası da değerlidir. Memleketimizde taze; değişik ülkelerde ise taze, kurutulmuş, tuzlanmış ve konserve halinde yenir.
Yayın
Silurus glanis
İ: Wels
A: Waller
F: Silure glane
Vücudu uzun ve çıplak olup, kaygan karakterli bir deri ile örtülüdür. Başı büyük, başının ön kısmı üstten yassılaşmış, gözler küçük, ağız çok büyüktür. Ağzın etrafında üç çift bıyık bulunur; bunların bir çifti üst çenede, iki çifti ise alt çenededir. Çenelerde gayet iyi gelişmiş dişler bulunur. Alt çene üst çeneye oranla daha uzundur. Burun delikleri ise dört adettir.
Rengi çok değişkendir. Bulunduğu ortama göre değişir. Sırtı siyahımsı gri veya kül rengindedir. Bazen sırt tarafında yeşilimsi kahverengi yansımalar görülür. Genç bireylerde vücudun yan tarafları alacalı bir desene sahiptir.
Çok değişik olmakla beraber, genellikle karın tarafları kirli beyaz veya sarımtıraktır. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri bazen menekşe tonundadır. Gözlerin irisi sarımsı ve kırmızı beneklidir. Göz bebeği etrafında altın renginde dar bir halka vardır.
Ortalama uzunluk 100 – 150 cm; ortalama ağırlık 10 kg’dır. Maksimum uzunluk 3 – 5 m; maksimum ağırlık ise 250 – 300 kg’dır. Ülkemizde 120 kg ağırlığında olanları yakalanmıştır.
AV YASAĞI:
Sazangillerin avcılığının yasak olduğu dönemlerde avcılığı yasaktır. Uluabat Gölü ile bu göle bağlantılı sularda dönem boyunca avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 90 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Bu balık türü eşeysel olgunluğa erkek balıklarda 2 – 3 yaşında, 25 – 35 cm uzunluğunda; dişilerde ise 3 – 4 yaşında 45 – 60 cm uzunluğunda ulaşırlar. Yayın balığı, nispeten tropikal bir form olduğundan, yumurta bırakmak için mutlaka su sıcaklığının 20oC’den yukarı olmasını bekler. Üreme zamanı Mayıs – Temmuz arasıdır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Yayın eti lezzetli, kılçığı az olan kaliteli bir balıktır. Taze, dondurulmuş veya tuzlu konserve olarak tüketilir.Yüzme kesesinden tutkal elde edilen bu balığın yapay olarak üretimi yapılmaktadır.
İ: Wels
A: Waller
F: Silure glane
Vücudu uzun ve çıplak olup, kaygan karakterli bir deri ile örtülüdür. Başı büyük, başının ön kısmı üstten yassılaşmış, gözler küçük, ağız çok büyüktür. Ağzın etrafında üç çift bıyık bulunur; bunların bir çifti üst çenede, iki çifti ise alt çenededir. Çenelerde gayet iyi gelişmiş dişler bulunur. Alt çene üst çeneye oranla daha uzundur. Burun delikleri ise dört adettir.
Rengi çok değişkendir. Bulunduğu ortama göre değişir. Sırtı siyahımsı gri veya kül rengindedir. Bazen sırt tarafında yeşilimsi kahverengi yansımalar görülür. Genç bireylerde vücudun yan tarafları alacalı bir desene sahiptir.
Çok değişik olmakla beraber, genellikle karın tarafları kirli beyaz veya sarımtıraktır. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri bazen menekşe tonundadır. Gözlerin irisi sarımsı ve kırmızı beneklidir. Göz bebeği etrafında altın renginde dar bir halka vardır.
Ortalama uzunluk 100 – 150 cm; ortalama ağırlık 10 kg’dır. Maksimum uzunluk 3 – 5 m; maksimum ağırlık ise 250 – 300 kg’dır. Ülkemizde 120 kg ağırlığında olanları yakalanmıştır.
AV YASAĞI:
Sazangillerin avcılığının yasak olduğu dönemlerde avcılığı yasaktır. Uluabat Gölü ile bu göle bağlantılı sularda dönem boyunca avcılığı yasaktır.
Minimum Avlanma Boyu: 90 cm
ÜREME DÖNEMİ:
Bu balık türü eşeysel olgunluğa erkek balıklarda 2 – 3 yaşında, 25 – 35 cm uzunluğunda; dişilerde ise 3 – 4 yaşında 45 – 60 cm uzunluğunda ulaşırlar. Yayın balığı, nispeten tropikal bir form olduğundan, yumurta bırakmak için mutlaka su sıcaklığının 20oC’den yukarı olmasını bekler. Üreme zamanı Mayıs – Temmuz arasıdır.
TÜKETİM ŞEKLİ:
Yayın eti lezzetli, kılçığı az olan kaliteli bir balıktır. Taze, dondurulmuş veya tuzlu konserve olarak tüketilir.Yüzme kesesinden tutkal elde edilen bu balığın yapay olarak üretimi yapılmaktadır.
DEREKÖY GÖLETİ’NİN RAPORU
DEREKÖY GÖLETİ’NİN (KİLİMLİ-ZONGULDAK) BAZI SU KALİTESİ PARAMETRELERİNİN İNCELENMESİ
Ekrem MUTLU, Ş. Şenol PARUĞ*
Ekrem MUTLU, Ş. Şenol PARUĞ*
Dereköy Göleti, Zonguldak ili, Kilimli ilçesi Çatalağzı Beldesi sınırları içerisinde bulunan termik santralin su ihtiyacını karşılamak için yapılan bir göletdir. Dereköy Göleti’nin ortalama derinliği 3,8 m, yüzölçümü 20 hektardır. Göletin çevresi ormanlık alan ile çevrilidir. Çalışmada; Dereköy Göleti (Kilimli- Zonguldak)’nin su kalitesi özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya Mart 2015 tarihinde başlanmış ve 12 ay boyunca aylık olarak tüm göleti temsil eden üç farklı istasyondan su örnekleri alınmıştır. Su kalitesi parametrelerinden; çözünmüş oksijen (ÇO), tuzluluk, pH, sıcaklık, askıda katı madde (AKM), kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), toplam sertlik (TS), toplam amonyak azotu (NH4-N), nitrit ve nitrat analizleri yapılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda; Dereköy Göleti’nin mevcut su kalitesi durumunun Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne (SKKY) göre 1. ve 2. sınıf su özeliğinde olduğu belirlenmiş ve şu anki su kalitesi durumu ile sucul canlıların yaşaması için uygun olduğu ancak göletin kirlilik baskısı altında olduğu belirlenmiştir.
Su; insanlar ve diğer canlılar için hayati öneme sahip bir maddedir. İçme, hijyene yönelik kullanım, endüstriyel, tarımsal ve su ürünleri yetiştiriciliği amacıyla kullanılmaktadır. Günümüzde, özellikle yüzey sularımız kirlenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun sebebi; evsel ve endüstriyel atıkların artması, turizm faaliyetlerinin yaygınlaşması, küresel ısınmanın meydana getirdiği iklim değişiklikleri, nüfus artışı ile birlikte zirai amaçlı kullanılan gübreler ve tarım ilaçlarıdır. Bu olumsuz faktörler sonucunda, su kaynakları hızlı bir şekilde kullanılmaz hale gelmektedir. Bunun sonucunda, hem o ekosistemde yaşayan sucul canlılar, hem de insan sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir (Bulut ve ark, 2012). Küresel iklim değişikliği, bilinçsiz su tüketimi ve kirlilik nedeniyle, yurdumuz ve dünyadaki tatlı su kaynaklarının kullanılabilir kısmında önemli bir yere sahip olan göletler, büyük bir baskı altındadır. Bu sebepten dolayı, kullanılabilir tatlı su yetersizliği dünyanın en önemli birkaç sorundan birini oluşturmaktadır. Su varlığı bakımından ülkeler, uluslararası ölçütlere göre değişik kategorilerde incelenmektedir. Yıllık kişi başına 1.000 m3 altında su kullanan ülkeler “su fakiri”, 1.000- 3.000 m3 arasında su kullanan ülkeler “su kısıtıstresi çeken”, 10.000 m3 üzerinde su tüketen ülkeler ise “su zengini” olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizin, kişi başına kullanılabilir su potansiyeli bakıldığında su kısıtı olduğu ortaya çıkmaktadır (Aküzüm ve ark, 2010). Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 1,519 m3 /gün olarak belirtilmiştir (YSKYY, 2015). Bu nedenle sanıldığının aksine, Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülkedir. Dolayısıyla,
Türkiye’nin gelecek nesillere sağlıklı, kirlenmemiş kullanılabilir ve yeterli su bırakabilmesi için tatlı su kaynaklarını çok iyi koruyup, akılcı kullanması gerekmektedir (SSKY, 2010). İçme, kullanma, sulama, endüstriyel, rekreasyonel ve su ürünleri yetiştiriciliği amaçları için kullanılan tatlı suların doğal yapısının bozulmaması ve korunması gereklidir. Sucul ekosistemin hangi amaçla kullanılacağını tespit etmek için de, su kalitesi özelliklerinin belirlenmesi gerekir. Bu amaçla; daha önce hiçbir bilimsel çalışmanın yapılmadığı Zonguldak ili Kilimli ilçesi Çatalağzı beldesinde bulunan Dereköy Göleti’nin bir yıl boyunca aylık olarak, göletin bütününü temsil etmek üzere belirlenen üç ayrı örnekleme istasyonundan alınan su numuneleriyle, Mart 2015–Şubat 2016 tarihleri arasında bazı fiziko-kimyasal özellikleri incelenmeye çalışılmıştır. Analiz sonuçları yerüstü su kalitesi yönetmeliğine göre, göletin suyu sınıflandırılmış ve gelecekte yapılacak olan su kalitesi çalışmaları için bir veri tabanı oluşturulmuştur (YSKYY, 2015). MATERYAL VE METOT Dereköy Göleti, Zonguldak ili, Kilimli ilçesi, Çatalağzı beldesi sınırları içerisindedir. Gölet, yeraltı kaynak suları ile yağış ve kar sularından beslenmektedir. Çatalağzı Termik Santrali’nin su ihtiyacını karşılamak için 1988 işletmeye açılan yapay bir gölet olan Dereköy Göleti’nin ortalama derinliği 3,8 m, yüzölçümü 20 hektardır. Gölet, içinde bulundurduğu su canlıları ve balıklar için çok önemli bir yaşama ortamı olup, ayrıca amatör olta balıkçılığı için de kullanılmaktadır. Göletin çevresinin ormanlık alan ile kaplı olması, ayrıca giriş ve çıkış noktalarının kontrol altında tutulması sebebiyle, ticari amaçlı kaçak balık avcılığı baskısı azdır. Örnekleme istasyonları belirlenirken, göletteki suyun özelliklerini homojen olarak sağlayabilecek noktalar dikkate alınmıştır. 1. istasyon göletin kuzey noktası, 2. istasyon göletin doğu noktası (kaynak girişi) ve 3. istasyon da göletin batı noktası olarak belirlenmiştir (Şekil 1).
Su; insanlar ve diğer canlılar için hayati öneme sahip bir maddedir. İçme, hijyene yönelik kullanım, endüstriyel, tarımsal ve su ürünleri yetiştiriciliği amacıyla kullanılmaktadır. Günümüzde, özellikle yüzey sularımız kirlenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun sebebi; evsel ve endüstriyel atıkların artması, turizm faaliyetlerinin yaygınlaşması, küresel ısınmanın meydana getirdiği iklim değişiklikleri, nüfus artışı ile birlikte zirai amaçlı kullanılan gübreler ve tarım ilaçlarıdır. Bu olumsuz faktörler sonucunda, su kaynakları hızlı bir şekilde kullanılmaz hale gelmektedir. Bunun sonucunda, hem o ekosistemde yaşayan sucul canlılar, hem de insan sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir (Bulut ve ark, 2012). Küresel iklim değişikliği, bilinçsiz su tüketimi ve kirlilik nedeniyle, yurdumuz ve dünyadaki tatlı su kaynaklarının kullanılabilir kısmında önemli bir yere sahip olan göletler, büyük bir baskı altındadır. Bu sebepten dolayı, kullanılabilir tatlı su yetersizliği dünyanın en önemli birkaç sorundan birini oluşturmaktadır. Su varlığı bakımından ülkeler, uluslararası ölçütlere göre değişik kategorilerde incelenmektedir. Yıllık kişi başına 1.000 m3 altında su kullanan ülkeler “su fakiri”, 1.000- 3.000 m3 arasında su kullanan ülkeler “su kısıtıstresi çeken”, 10.000 m3 üzerinde su tüketen ülkeler ise “su zengini” olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizin, kişi başına kullanılabilir su potansiyeli bakıldığında su kısıtı olduğu ortaya çıkmaktadır (Aküzüm ve ark, 2010). Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 1,519 m3 /gün olarak belirtilmiştir (YSKYY, 2015). Bu nedenle sanıldığının aksine, Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülkedir. Dolayısıyla,
Türkiye’nin gelecek nesillere sağlıklı, kirlenmemiş kullanılabilir ve yeterli su bırakabilmesi için tatlı su kaynaklarını çok iyi koruyup, akılcı kullanması gerekmektedir (SSKY, 2010). İçme, kullanma, sulama, endüstriyel, rekreasyonel ve su ürünleri yetiştiriciliği amaçları için kullanılan tatlı suların doğal yapısının bozulmaması ve korunması gereklidir. Sucul ekosistemin hangi amaçla kullanılacağını tespit etmek için de, su kalitesi özelliklerinin belirlenmesi gerekir. Bu amaçla; daha önce hiçbir bilimsel çalışmanın yapılmadığı Zonguldak ili Kilimli ilçesi Çatalağzı beldesinde bulunan Dereköy Göleti’nin bir yıl boyunca aylık olarak, göletin bütününü temsil etmek üzere belirlenen üç ayrı örnekleme istasyonundan alınan su numuneleriyle, Mart 2015–Şubat 2016 tarihleri arasında bazı fiziko-kimyasal özellikleri incelenmeye çalışılmıştır. Analiz sonuçları yerüstü su kalitesi yönetmeliğine göre, göletin suyu sınıflandırılmış ve gelecekte yapılacak olan su kalitesi çalışmaları için bir veri tabanı oluşturulmuştur (YSKYY, 2015). MATERYAL VE METOT Dereköy Göleti, Zonguldak ili, Kilimli ilçesi, Çatalağzı beldesi sınırları içerisindedir. Gölet, yeraltı kaynak suları ile yağış ve kar sularından beslenmektedir. Çatalağzı Termik Santrali’nin su ihtiyacını karşılamak için 1988 işletmeye açılan yapay bir gölet olan Dereköy Göleti’nin ortalama derinliği 3,8 m, yüzölçümü 20 hektardır. Gölet, içinde bulundurduğu su canlıları ve balıklar için çok önemli bir yaşama ortamı olup, ayrıca amatör olta balıkçılığı için de kullanılmaktadır. Göletin çevresinin ormanlık alan ile kaplı olması, ayrıca giriş ve çıkış noktalarının kontrol altında tutulması sebebiyle, ticari amaçlı kaçak balık avcılığı baskısı azdır. Örnekleme istasyonları belirlenirken, göletteki suyun özelliklerini homojen olarak sağlayabilecek noktalar dikkate alınmıştır. 1. istasyon göletin kuzey noktası, 2. istasyon göletin doğu noktası (kaynak girişi) ve 3. istasyon da göletin batı noktası olarak belirlenmiştir (Şekil 1).
Mart 2015 tarihinde başlanan bu çalışma, bir yıl sürdürülmüştür. Su kalitesini oluşturan bazı fiziksel ve kimyasal parametrelerin analizlerinde kullanılacak numuneler ayda bir toplanmış olup Şubat 2016 tarihine kadar devam etmiştir. Numune toplamaya çıkmadan bir gün önce, arazide kullanılacak tüm ekipmanlar, arazi tipi ölçüm cihazları ve cam numune kaplarının bakım ve temizliği yapılarak hazır hale getirilmiştir. Numune kapları asit çözeltisine daldırılıp, sonrasında saf suyla yıkanıp etüvde kurutulmuştur. Numune kapları çalkalandıktan sonra, su yüzeyinin yaklaşık 15cm altına daldırılarak suyun kendi cazibesi ile doldurulmuştur. Alınan su örnekleri analiz için en geç 6 saat içerisinde laboratuvara taşınmıştır. Sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen ve tuzluluk parametreleri arazi tipi cihazlar yardımıyla sahada ölçülmüştür. Çözünmüş oksijen ve sıcaklık YSI marka 52 model oksijen metre, pH ölçümü Orion marka 420A model pH metre, tuzluluk ölçümleri YSI marka 30/50 FT model iletkenlik ölçer ile ölçülmüştür.
Su kalitesini belirleyen diğer parametrelerden; toplam sertlik, nitrit, nitrat, amonyum azotu, askıda katı madde (AKM) ve kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) analizlerini yapmak için su numuneleri Kastamonu Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne getirilmiş ve aynı gün analiz edilmiştir. Toplam sertlik için EDTA ile titrasyon yöntemi kullanılmıştır. Sonuç değerleri mg/L cinsinden ifade edilmiştir. Kimyasal oksijen ihtiyacı seviyesi; kuvvetli kimyasal oksitleyiciler kullanılarak doğal ve kirletici organik yükün parçalanması sırasında kullanılan oksijen miktarını saptamaya dayanan demir amonyum sülfat ile titrasyon yoluyla hesaplanmıştır. Nitrit, nitrat ve amonyum azotu (NH4-N) analizleri, standart prosedürlere uygun olarak WTW PhotoLab marka spektropometre ile Merk fotometrik test kitleri kullanılarak yapılmıştır. Askıda katı madde (AKM) analizi ise, Whatman Marka 42 nolu 0,45 NM membran filtrelerden süzülüp, daha sonra filtre kağıtlarının 105℃’de 24 saat bekletilmesi ile oluşan ağırlık farkından hesaplanmıştır. İstatistiki analizler için IBM SPSS Statistics V22.0, grafiklerin oluşturulması için Microsoft Office 2016- Excel yazılımları kullanılmıştır. Analizler, aylık örnekler üzerinden mevsimsel olarak yapılmış ve değerlendirilmiştir. BULGULAR Su sıcaklıkları yıl boyunca aylara göre önemli değişiklikler göstermiştir. En düşük su sıcaklığı Şubat 2016’da 2. ve 3.istasyonlarda 4,4℃ ve en yüksek su sıcaklığı Eylül 2015’de 1. ve 2. istasyonlarda 23,4℃ olarak ölçülmüş ve göletin yıllık sıcaklık ortalaması 14,59℃ olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı sıcaklık ortalamaları Şekil 2’de görülmektedir.
Su kalitesini belirleyen diğer parametrelerden; toplam sertlik, nitrit, nitrat, amonyum azotu, askıda katı madde (AKM) ve kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) analizlerini yapmak için su numuneleri Kastamonu Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne getirilmiş ve aynı gün analiz edilmiştir. Toplam sertlik için EDTA ile titrasyon yöntemi kullanılmıştır. Sonuç değerleri mg/L cinsinden ifade edilmiştir. Kimyasal oksijen ihtiyacı seviyesi; kuvvetli kimyasal oksitleyiciler kullanılarak doğal ve kirletici organik yükün parçalanması sırasında kullanılan oksijen miktarını saptamaya dayanan demir amonyum sülfat ile titrasyon yoluyla hesaplanmıştır. Nitrit, nitrat ve amonyum azotu (NH4-N) analizleri, standart prosedürlere uygun olarak WTW PhotoLab marka spektropometre ile Merk fotometrik test kitleri kullanılarak yapılmıştır. Askıda katı madde (AKM) analizi ise, Whatman Marka 42 nolu 0,45 NM membran filtrelerden süzülüp, daha sonra filtre kağıtlarının 105℃’de 24 saat bekletilmesi ile oluşan ağırlık farkından hesaplanmıştır. İstatistiki analizler için IBM SPSS Statistics V22.0, grafiklerin oluşturulması için Microsoft Office 2016- Excel yazılımları kullanılmıştır. Analizler, aylık örnekler üzerinden mevsimsel olarak yapılmış ve değerlendirilmiştir. BULGULAR Su sıcaklıkları yıl boyunca aylara göre önemli değişiklikler göstermiştir. En düşük su sıcaklığı Şubat 2016’da 2. ve 3.istasyonlarda 4,4℃ ve en yüksek su sıcaklığı Eylül 2015’de 1. ve 2. istasyonlarda 23,4℃ olarak ölçülmüş ve göletin yıllık sıcaklık ortalaması 14,59℃ olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı sıcaklık ortalamaları Şekil 2’de görülmektedir.
Suların asitlik ve bazlık durumunu gösteren pH değerine; Dereköy Göleti’ nin nispeten bazik olduğunu bulunmuştur. Bu çalışma boyunca pH değeri en düşük Şubat 2016’da 3.istasyonda 7,52 değeri ile en yüksek Haziran 2015’te 3. istasyonda 8,89 değeri ile elde edilmiş ve yıllık pH ortalaması 8,59 olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı pH değeri ortalamaları Şekil 3’te görülmektedir.
Çalışmada, çözünmüş oksijen (ÇO) miktarı için en düşük değer 8,72 mg/L ile Eylül 2015’te 3. istasyonda; en yüksek değer ise, 11,66 mg/L ile Mayıs 2015’te 2. istasyonda ölçülmüştür. Göletin tüm istasyonlardaki yıllık ortalaması 10,25 mg/L olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı ÇO değeri ortalamaları Şekil 4’te görülmektedir.
Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) için en düşük değer 2,04 mg/L ile Aralık 2015’te 1. istasyondan; en yüksek değer ise, 7,36 mg/L ile Haziran 2015’te 3. istasyondan elde edilmiştir. Göletin yıllık ortalama KOİ değeri 4,41 mg/L olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı KOİ değeri ortalamaları Şekil 5’te görülmektedir.
Dereköy Göletin’de tuzluluk, tüm istasyonlarda kış aylarında düşmüş; buharlaşmanın fazla, su seviyesinin düşük olduğu yaz aylarından itibaren artış göstermiştir. Göletin tuzluluk ortalaması 0,082 ppt olarak hesaplanırken; en düşük değerler Şubat 2016’da ve Mart 2015’te 2. istasyonda 0,04 ppt olarak, en yüksek değer ise Ekim 2015’te 1. ve 3.İstasyonlarda 0,14 ppt olarak ölçülmüştür. Mevsimlere bağlı tuzluluk değeri ortalamaları Şekil 6’da görülmektedir.
Göletdeki; askıda katı madde (AKM) değerleri istasyondan istasyona, aydan aya ve mevsimden mevsime farklılıklar göstermiş ve ortalama değeri 6,48 mg/L olarak hesaplanmıştır. En yüksek değer olan 11,48 mg/L’ye Eylül 2015’te 3. istasyonda çıkmıştır. Çalışmada ölçülen en düşük seviye olan 3,06 mg/L değeri, Şubat 2016’da 1. istasyondan elde edilmiştir. AKM değeri; Yaz aylarında yükselişe geçmiş kış aylarında düşmüştür. Mevsimlere bağlı AKM değeri ortalamaları Şekil 7’de görülmektedir.
Dereköy Göletin’de, amonyum azotu, nitrit ve nitrat seviyelerinin çalışma süresince kış aylarında, diğer aylara göre daha düşük değerlerde olduğu kaydedilmiştir. Amonyum azotunun (NH4-N) en düşük değeri, Şubat 2016’da 1. istasyonda 0,0001 mg/L; en yüksek değeri ise, Haziran 2015’te 3. istasyonda 0,0018 mg/L olarak belirlenmiştir. Araştırma süresince göletdeki ölçüm yapılan tüm istasyonların amonyum azotu ortalaması 0,00088 mg/L olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı NH4- N değeri ortalamaları Şekil 8’de görülmektedir.
Nitritin bir yıl boyunca aylık olarak örnekleme yapılan üç istasyondaki yıllık ortalaması 0,0038 mg/L olarak hesaplanmıştır. En düşük değer Ocak 2016’da 2. istasyonda ve Şubat 2016’da 1. istasyonda 0,001 mg/L ve en yüksek değer ise, Haziran 2015’te 3. istasyonda 0,0086 mg/L olarak bulunmuştur. Mevsimlere bağlı Nitrit değeri ortalamaları Şekil 9’da görülmektedir.
Nitratın bir yıl boyunca aylık olarak örnek alınan üç istasyondaki yıllık ortalaması 6,66 mg/L olup; yıl boyunca en düşük değer olan 3,24 mg/L, Şubat 2016’da 2. istasyondan ve en yüksek değer olan 14,7 mg/L, Haziran 2015’te 3. istasyondan elde edilmiştir. Mevsimlere bağlı Nitrit değeri ortalamaları Şekil 10’da görülmektedir
Gölette toplam sertlik (TS) değerleri Sonbahar’dan itibaren düşüş, ilkbahar’dan itibaren artış göstermiştir. En yüksek TS değeri Haziran 2015’te 1. istasyondan 371,48 mg/L CaCO3, en düşük değer Kasım 2015’te 2.istasyondan 274,6 mg/L CaCO3 olarak elde edilmiş ve ölçüm yapılan tüm istasyonların yıllık ortalaması 315,07mg/L CaCO3 olarak hesaplanmıştır. Mevsimlere bağlı TS değeri ortalamaları Şekil 11’de görülmektedir.
Çalışmada analizleri yapılan tüm parametrelerin mevsimsel ortalama değerleri, genel ortalamaları, standart sapma ve standart hata değerleri, maksimum ve minimum değerleri ve gruplar arası farklılıklar Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 1: Dereköy Göleti’nin Ortalama Su Kalitesi, Parametrelerin Mevsimsel Değerleri ve Mevsimler Arası Farklılıklar
Zonguldak ili, Kilimli ilçesi Çatalağzı beldesi sınırlarında bulunan, yeraltı kaynak suları, yağış ve kar suları ile beslenen Dereköy Göleti’nin suyu hafif tuzlu, berrak ve kokusuzdur. Dereköy Göleti’nde yapılan bir yıllık çalışmanın her ay ölçüm yapılan üç istasyondaki su kalitesi parametrelerinin mevsimlere göre ortalama değerleri ve standart sapmaları Tablo1’de verilmiştir. Su kalitesinin fizikokimyasal parametrelere göre değerlendirilmesi suyun o andaki durumu hakkında bilgi vermektedir (Dirican, 2008). Su sıcaklığı değerlerine göre; Dereköy Göleti Karadeniz ikliminin hakim olduğu yerlere uygun su karakteri özelliği göstermektedir. Yıl boyunca üç istasyonda her ay ölçülen sıcaklık farklılıkları gölde yaşayan sucul canlıları olumsuz yönde etkileyecek düzeyde olmamıştır. SKKY’ye göre göletin su kalitesi 1. sınıftır. Suyun asitlik özelliğinin bir göstergesi olan pH, sudaki canlı yaşamını etkileyen en önemli faktörlerdendir. Suyun yüksek pH değerleri göstermesi durumunda amonyak ve azotlu bileşiklerin zararlı etkileri artar. Herhangi bir şekilde kirletilmemiş olan göl sularında pH değeri 6-9 arasında değişir (Taş, 2006). Dereköy Göleti’nin pH değeri bakımından sucul yaşam için uygun olduğu belirlenmiştir. Sudaki çözünmüş oksijen, suda yaşayan canlılar için hayati önem taşımaktadır. Birçok biyokimyasal reaksiyon için son derece ihtiyaç duyulan bir maddedir. Sucul canlılar için su sıcaklığı, canlının beslenme şekli, büyüklüğü, yaşı ve oksijen ihtiyacı gibi durumlara göre farklılık göstermektedir (Yıldız, 2013). Çalışmada en düşük çözünmüş oksijen değeri, Eylül 2015’te 3. istasyonda 8,72 mg/L, ölçüm yapılan üç istasyondaki ortalama değeri ise 10,25 mg/L olarak tespit edilmiş olup, Dereköy Göleti’nin çözünmüş oksijen değeri SKKY’göre su katile sınıfı I’dir. Doğal suların toplam sertlik değerleri 5 ile 500 mg/L arasındadır ve su kaynağı ve gölün yapısı ile yakından ilişkilidir (Tepe ve ark. 2006). Dereköy Göletin’de ölçüm yapılan istasyonların ortalama toplam TS değeri, 315,07 mg/L olarak tespit edilmiştir. Bu sonuca göre göletin toplam sertlik değeri su kalite kriterlerine uygun olup balık yetiştiriciliği açısından bir sorun teşkil etmediği görülmüştür. Doğal sularda en yaygın bulunan azotlu bileşikler, amonyum azotu, nitrit ve nitrattır. Bu bileşikler ölçülerek suyun kalitesi hakkında karar verilebilmektedir. Bu azotlu maddelerin kaynağı yağmur suyu ile taşınan
atmosferik azot ve toprak yapısında bulunan nitrat tuzları olabildiği gibi; tarımsal etkinlikler sırasında topraktan yıkanan evsel ve endüstriyel atıklardan suya karışan bileşikler de olabilir. Ayrıca azot bağlayan mavi-yeşil alg tarafından atmosferik azotun bağlanması da söz konusudur (Taş ve ark, 2010). Amonyum azotu ile nitratın toksisitesi, nitrite göre daha azdır. Çalışma boyunca nitrit, nitrat ve amonyum azotunun seviyeleri aylara göre birbirine paralel olarak artmış ve azalmıştır. 12 ay boyunca üç istasyondan alınan su örneklerinin analizleri sonucunda; amonyum azotu, nitrat ve nitrit değerleri bakımından SKKY’ya göre I. sınıf özelliği gösterdiği belirlenmiş olup, şu an için su canlılarının yaşamını olumsuz yönde etkileyen bir durum olmadığı belirlenmiştir. Tuzluluk, suda çözünmüş toplam tuz miktarı olarak ifade edilir. Gölün çevresindeki tarımsal alanlarda kullanılan doğal ve suni gübreler, evsel atık sular ve gölün bulunduğu yerin jeolojik yapısından kaynaklanan tuzların eriyerek göl suyuna karışmasıyla tuzluluk oranı artmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde kabul edilebilir, AKM sınır değer 10 mg/L ’dir (Ntengwe, 2006). Dereköy Göleti’ndeki en yüksek AKM değeri Eylül 2015’te 3. istasyonda 11,48 mg/L olup, SKKY’ya göre 2. sınıftır. Kuvvetli kimyasal oksitleyicilerle, doğal ve kirletici organik yükün parçalanmasında kullanılan (KOİ), Haziran 2015’te 3. istasyonda 7,36 mg/L ile en yüksek seviye de, Aralık 2016’te 1. istasyon da 2,04 mg/L ile en düşük seviyede tespit ediliştir. SKKY’nın “en kötü değer ölçülen parametre için gerekli sınıfı belirler” kuralı gereğince, Dereköy Göleti, KOİ parametresi bakımından 1. sınıftır. Sonuç olarak; Dereköy Göleti, bulunduğu konum itibariyle çevresi rekreasyonel ve ekoturizm kapsamında değerlendirilmesi gereken bir yer olup; SKKY’daki Kıta İçi Su Kaynaklarının Sınıflandırılmasına göre ölçülen parametreler gereğince I. ve II. sınıf su kalitesi arasında değişim göstermektedir. Gölet’de yapılan çalışma sonucunda ötrafikasyon sınır değerinin aşılmadığı gözlenmiş olup, göletin su canlıları ve su ürünleri yetiştiriciliği açısından uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Göletin şu anki su kalitesi bakımından güneydoğu kısmında bulunan termik Santralin kül depolama alanından kaynaklanan kirlilik baskısı altında olduğu, bu su kaynağının daha da kirlenmemesi, su kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi, doğal balık stokları ve diğer su canlılarının oluşturduğu ekolojik dengenin devamlılığı açısından periyodik olarak sürekli izlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
atmosferik azot ve toprak yapısında bulunan nitrat tuzları olabildiği gibi; tarımsal etkinlikler sırasında topraktan yıkanan evsel ve endüstriyel atıklardan suya karışan bileşikler de olabilir. Ayrıca azot bağlayan mavi-yeşil alg tarafından atmosferik azotun bağlanması da söz konusudur (Taş ve ark, 2010). Amonyum azotu ile nitratın toksisitesi, nitrite göre daha azdır. Çalışma boyunca nitrit, nitrat ve amonyum azotunun seviyeleri aylara göre birbirine paralel olarak artmış ve azalmıştır. 12 ay boyunca üç istasyondan alınan su örneklerinin analizleri sonucunda; amonyum azotu, nitrat ve nitrit değerleri bakımından SKKY’ya göre I. sınıf özelliği gösterdiği belirlenmiş olup, şu an için su canlılarının yaşamını olumsuz yönde etkileyen bir durum olmadığı belirlenmiştir. Tuzluluk, suda çözünmüş toplam tuz miktarı olarak ifade edilir. Gölün çevresindeki tarımsal alanlarda kullanılan doğal ve suni gübreler, evsel atık sular ve gölün bulunduğu yerin jeolojik yapısından kaynaklanan tuzların eriyerek göl suyuna karışmasıyla tuzluluk oranı artmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde kabul edilebilir, AKM sınır değer 10 mg/L ’dir (Ntengwe, 2006). Dereköy Göleti’ndeki en yüksek AKM değeri Eylül 2015’te 3. istasyonda 11,48 mg/L olup, SKKY’ya göre 2. sınıftır. Kuvvetli kimyasal oksitleyicilerle, doğal ve kirletici organik yükün parçalanmasında kullanılan (KOİ), Haziran 2015’te 3. istasyonda 7,36 mg/L ile en yüksek seviye de, Aralık 2016’te 1. istasyon da 2,04 mg/L ile en düşük seviyede tespit ediliştir. SKKY’nın “en kötü değer ölçülen parametre için gerekli sınıfı belirler” kuralı gereğince, Dereköy Göleti, KOİ parametresi bakımından 1. sınıftır. Sonuç olarak; Dereköy Göleti, bulunduğu konum itibariyle çevresi rekreasyonel ve ekoturizm kapsamında değerlendirilmesi gereken bir yer olup; SKKY’daki Kıta İçi Su Kaynaklarının Sınıflandırılmasına göre ölçülen parametreler gereğince I. ve II. sınıf su kalitesi arasında değişim göstermektedir. Gölet’de yapılan çalışma sonucunda ötrafikasyon sınır değerinin aşılmadığı gözlenmiş olup, göletin su canlıları ve su ürünleri yetiştiriciliği açısından uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Göletin şu anki su kalitesi bakımından güneydoğu kısmında bulunan termik Santralin kül depolama alanından kaynaklanan kirlilik baskısı altında olduğu, bu su kaynağının daha da kirlenmemesi, su kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi, doğal balık stokları ve diğer su canlılarının oluşturduğu ekolojik dengenin devamlılığı açısından periyodik olarak sürekli izlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Proje 2
Hava Kalitesi Ölçüm Cihazının Kurulması
Online takip yapılabilecek bir cihazın beldeye kurulması ve Belediyenin kendi ölçümleri ile hava kirliliğinin ölçülmesi,
Projenin daha yararlı hale getirilmesi için cihazın alarm sistemine bağlanması ve bu alarmı Cadde anons Hoparlöre verilmesi..
Proje 3
ENGELLİ VATANDAŞLAR İÇİN KALDIRIM ÇALIŞMASI
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampalar, aşağıdaki gibi 3 yöne eğimli olmalıdır.
Kaldırımdaki bitlendirmeden dolayı 3 yöne eğimli rampanın yapılamayacağı yerlerde, Şekil 15’deki gibi tek yöne eğimli rampa yapılmalıdır.
Şehir içi yollardaki mevcut olan kaldırımlarda rampa düzenlemesi yapılacağı zaman, eğer kaldırımın dar olmasından dolayı max.% 8 eğimde rampa yapılamıyorsa, Şekil 16’ daki gibi yola paralel rampalar yapılmalıdır.
Rampa ile taşıt yolunun birleştiği yerler, özellikle özürlü yayaların hareketine engel olmayacak şekilde düzgün olmalı, birleşim noktasında herhangi bir çıkıntı veya çukurluk olmamalıdır
Rampalarda Genişlik
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampaların genişliği min. 120 cm olmalıdır
Kaldırım güzergahı üzerinde yapılacak (kaldırım kenarı dışındaki) rampaların net genişliği ise, tekerlekli iki sandalyenin yan yana geçebileceği bir şekilde min. 180 cm olmalıdır.
Rampaların başlangıç ve bitişlerinde tekerlekli sandalyenin manevra yapabileceği en az 150 cm x 150 cm’lik bir alan olmalıdır. Rampa sahanlıkta yön değiştiriyorsa, tekerlekli sandalyeli özürlünün manevrası için gerekli sahanlık alanı yine en az 150 cm x 150 cm olmalıdır
Rampalarda Eğim
Rampalardaki eğimler, tekerlekli sandalye kullanıcıları, yürüme zorluğu yaşayan yaşlılar, bebek arabası kullanan yayalar ve görme özürlülerin de kullanacağı düşünülerek mümkün olan en az eğimde yapılmalıdır. Tercih edilen en yüksek eğim % 6’ dır. Zorunlu durumlarda bu eğim, rampa boyu kısa olmak kaydıyla % 8’e kadar çıkartılabilir.
10 m’den daha uzun rampaların eğimi, hiçbir şekilde %6’dan fazla olmamalıdır.
Rampaların eğimi, uzunluğu ve yüksekliğine ilişkin tavsiye edilen değerler aşağıdaki gibidir:
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampaların eğimleri aşağıdaki gibi olmalıdır.
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampaların, taşıt yolu ile birleştiği noktalardaki eğimler aşağıdaki gibi olmalıdır.
Rampalarda Yüzey Kaplaması
Görme özürlü yayaların rampaları güvenli şekilde kullanabilmeleri için rampaların başında ve sonundaki sahanlık alanlarına 150 cm uzunluğunda farklı dokuda malzeme döşenmelidir.
Rampaların yüzeyleri sert, stabil, kaymaz ve çok az pürüzlü malzeme ile kaplanmalıdır.
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampalarda, Şekil 24’ deki gibi 60 cm genişliğinde hissedilebilir yüzeyler yapılmalıdır. Bu yüzeylerin rengi, zemini oluşturan asıl malzemenin rengine kontrast olan bir renkten seçilmelidir.
Görme özürlü yayaların rampaları güvenli şekilde kullanabilmeleri için rampaların başında ve sonundaki sahanlık alanlarına 150 cm uzunluğunda farklı dokuda malzeme döşenmelidir.
Rampaların yüzeyleri sert, stabil, kaymaz ve çok az pürüzlü malzeme ile kaplanmalıdır.
Kaldırım kenarlarında yapılacak rampalarda, Şekil 24’ deki gibi 60 cm genişliğinde hissedilebilir yüzeyler yapılmalıdır. Bu yüzeylerin rengi, zemini oluşturan asıl malzemenin rengine kontrast olan bir renkten seçilmelidir.
Rampalarda Güvenlik
20 cm’den fazla bir kot farkını geçen rampaların her iki yanında en az 40 cm yüksekliğinde tırabzanlar bulunmalıdır (Şekil 25). Tırabzanlar, emniyet bakımından rampa başlangıç ve bitiminden sonra 45 cm daha devam etmelidir. Tırabzanlardaki bu uzatmaların uç kısmı, herhangi bir sakatlanmayı önlemek için yuvarlaklaştırılmalıdır.
300 cm’ den geniş rampalarda, rampanın iki yandaki tırabzanlara ilaveten, 90 cm ile 140 cm arasında genişlik olacak şekilde, arada üçüncü bir tırabzan yapılmalıdır (Şekil 25).
Tekerlekli sandalye kullanan özürlülerin güvenliği için rampaların her iki tarafına en az 5 cm yüksekliğinde koruma bordürü ya da demiri yapılmalıdır (Şekil 26).
20 cm’den fazla bir kot farkını geçen rampaların her iki yanında en az 40 cm yüksekliğinde tırabzanlar bulunmalıdır (Şekil 25). Tırabzanlar, emniyet bakımından rampa başlangıç ve bitiminden sonra 45 cm daha devam etmelidir. Tırabzanlardaki bu uzatmaların uç kısmı, herhangi bir sakatlanmayı önlemek için yuvarlaklaştırılmalıdır.
300 cm’ den geniş rampalarda, rampanın iki yandaki tırabzanlara ilaveten, 90 cm ile 140 cm arasında genişlik olacak şekilde, arada üçüncü bir tırabzan yapılmalıdır (Şekil 25).
Tekerlekli sandalye kullanan özürlülerin güvenliği için rampaların her iki tarafına en az 5 cm yüksekliğinde koruma bordürü ya da demiri yapılmalıdır (Şekil 26).
Kaldırım kenarlarında yapılan rampaların yol ile birleştiği alanda, rögar, ızgara gibi altyapı elemanları bulunmamalıdır.
Rampa yanında kullanılacak bitlendirmelerde, yüzeyi kaygan hale getirmeyecek, meyve dökmeyen bitkiler seçilmelidir.
Rampa yanında kullanılacak bitlendirmelerde, yüzeyi kaygan hale getirmeyecek, meyve dökmeyen bitkiler seçilmelidir.
Proje 4
Proje 5
Geri Dönüşüm
Geri dönüşüm nedir?
Biz doğayı korudukça Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur.
Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
Yarının doğası bugünden yaratılır.
Sevgi, çiçek açmayan yere uğramaz. (Eflatun)
Doğa, Tanrı’nın yazdığı bir kitaptır. (Harvey)
Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur. (Alexander Pope)
Temizlik, Tanrısallığın hemen arkasından hemen arkasından gelir. (John Wesley)
Temizlik, dinin yarısıdır. (Hz. Muhammed)
Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur. (Dostoyevski)
Herkes evinin önünü süpürse, bütün sokak temiz olur. (Goethe)
Kuru kuruyunca dek suyun değerini bilmeliyiz. (Victor Hugo).a bizi korur.
Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
Yarının doğası bugünden yaratılır.
Sevgi, çiçek açmayan yere uğramaz. (Eflatun)
Doğa, Tanrı’nın yazdığı bir kitaptır. (Harvey)
Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur. (Alexander Pope)
Temizlik, Tanrısallığın hemen arkasından hemen arkasından gelir. (John Wesley)
Temizlik, dinin yarısıdır. (Hz. Muhammed)
Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur. (Dostoyevski)
Herkes evinin önünü süpürse, bütün sokak temiz olur. (Goethe)
Kuru kuruyunca dek suyun değerini bilmeliyiz. (Victor Hugo).
Değerlendirilebilir atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerle ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm denir. İkinci bir tanım olarak ta geri dönüşüm terimini, kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak açıklayabiliriz. Geri dönüşümü sağlanan maddeler şunlardır: çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile
Cam
Kağıt
Alüminyum
Plastik
Pil
Motor yağı
Akümülatörler
Beton
Organik atıklar
Elektronik atıkla
Geri Dönüşüm Niçin Önemlidir?
1.Doğal Kaynaklarımız Korunur; Doğal kaynaklarımız dünya nüfusunun artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi nedeni ile her geçen gün azalmaktadır. Bu nedenle malzeme tüketimini azaltmak, değerlendirilebilir nitelikli atıkları geri dönüştürmek sureti ile doğal kaynaklarımızı verimli
kullanmak zorundayız. Bu nedenle geri dönüşüm doğal kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması için son derece önemli bir işlemdir. Örneğin; kağıdın geri dönüşümü ile ormanlarda ağaçların daha az kesilmesini sağlamış oluruz. Benzer şekilde plastik atıklarının geri dönüşümü ile petrolden tasarruf sağlanabilir.
2.Enerji Tasarrufu Sağlanır; Geri dönüşüm malzeme üretiminde endüstriyel işlem sayısını azaltmak suretiyle enerji tasarrufu sağlar. Örneğin; metal içecek kutularının geri dönüşümü işleminde bu metaller direkt olarak eritilerek yeni ürün haline dönüştürüldüğünde bu metallerin üretimi için kullanılan maden cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemlerine gerek olmadan üretim gerçekleştirilebilmektedir. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda ayrılan kağıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50’si kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir.
3.Atık Miktarı Azalır; Geri dönüşümün uygulanması ile çöplere giden atık miktarında azalma sağlanarak bu atıkların taşınması ve depolanması işlemleri için daha az miktarda alan ve daha az enerji kullanılmış olur. Evsel atıklar için bu azalma ağırlık olarak fazla olmamakla birlikte hacimsel olarak bakıldığında oldukça önemli bir oran teşkil etmektedir.
4.Geri Dönüşüm Geleceğe ve Ekonomiye Yatırım Demektir; Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkanları sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan yararlanma olanağı sağlayacaktır.
Nasıl Yapılır?
Çöpün içindeki geri dönüştürülebilir malzemelerin önemli bir miktarını yiyecek ve içecek ambalajlarında kullanılan metal plastik ve cam atıklar ile kağıt ve karton oluşturmaktadır. Tüm bu malzemelerin tekrar üretim sürecine geçmesi için aşağıdaki beş temel basamak gerçekleştirilir.
Geri Dönüşüm Sisteminin 5 Temel Basamağı:
1.Kaynakta Ayırma; Değerlendirilebilir nitelikli atıkları çöple karışmadan oluştukları kaynakta ayırarak biriktirme.
2.Değerlendirilebilir Atıkları Ayrı Toplama; Bu işlem değerlendirilebilir atıkların çöple karışmadan temiz bir şekilde ayrı toplanmasını sağlar.
3.Sınıflama; Bu işlem kaynağında ayrı toplanan malzemelerin cam, metal plastik ve kağıt bazında sınıflara ayrılmasını sağlar.
4.Değerlendirme; Temiz ayrılmış kullanılmış malzemelerin ekonomiğe geri dönüşüm işlemidir. Bu işlemde malzeme kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayarak yeni bi r malzeme olarak ekonomiye geri döner.
5.Yeni Ürünü Ekonomiye Kazandırma; Geri dönüştürülen ürünün yeniden kullanıma sunulmasıdır.
Bu sistemde değerlendirme basamağı her malzeme için farklılık göstermektedir. Örnek vermek gerekirseaşağıdaki sistemler sıralanabilir.
- Plastik kırma makineleri,
- Hurda kablo geri dönüşüm sistemleri,
- Oto lastiği geri dönüşüm sistemleri,
- Pet şişe geri dönüşüm sistemleri,
- Plastik atık geri dönüşüm sistemleri
Ayrıca bir şekille açıklarsak,
Ne Zaman?
Satın alınan eşyalar ve malzemelerin faydalı olduğu sürece kullanılması gerekir. Atmadan önce eğer başka maksatla kullanılması mümkünse, o şekilde de kullanılarak hemen atık olması önlenmelidir. Atık olmasını önlemek için artık kullanmayacağımız eşya yada malzemeyi kullanabilecek birilerine bedelli veya bedelsiz olarak vermek de denenmelidir. Eğer eşya/malzeme kapı önüne konulacak duruma geldi ise, malzemenin geri dönüştürülebilir nitelikte olması halinde geri dönüşümü sağlayacak bir hizmet ve hizmet vericiler araştırılır. Malzemeler ayrılarak bu hizmet vericilere onlar için uygun biçimde verilir.
Kim?
Geri dönüşüm bakımından "Kim" sorusunun muhatabı çok olup, cevabı 24 Haziran 2007 tarih ve 26562 sayılı Resmî Gazete 'de yayınlanan "Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği" 'ndeki tanımlardan aşağıdakiler gibi ifade edilebilir:
Ambalaj atığı üreticisi: Ambalajlı ürünü kullanarak ambalaj atığının oluşumuna sebep olan tüketiciler, nihai kullanıcılar, satış noktaları ve benzeri gerçek veya tüzel kişiyi,
Ambalaj atığı toplama noktası: Satış noktalarında tüketicilerin rahatlıkla görebilecekleri yerlerde, ambalaj atıklarını ayrı biriktirmek ve bu konuda tüketicileri bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla oluşturulacak noktayı,
Ambalaj komisyonu: Yönetmelik doğrultusunda yürütülen çalışmaları ve uygulamaları değerlendirmek üzere Bakanlık temsilcisinin başkanlığında ilgili taraflardan oluşan komisyonu,
Ambalaj üreticisi: Ambalaj malzemesi ve ambalajın kendisini üretenler ile ambalajın doğrudan üretildiği ürünü piyasaya sürenlere tedarik edenleri veya bu ürünleri ithal edenleri,
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Ekonomik işletmeler: Ambalaj üreticilerini ve piyasaya sürenleri,
Geri dönüşüm tesisi: Fabrika, satış noktası ve benzeri üniteler içerisinde yapılan geri dönüşüm hariç, ambalaj atıklarının geri dönüşümünü sağlamak amacıyla kurulan tesisi,
Satış noktası: Toptan ve/veya perakende olarak ambalajlı ürünlerin satışını yapan iki yüz metrekareden büyük kapalı alana sahip mağaza, market, süpermarket, hipermarket ve benzeri satış yerlerini,
Toplama ayırma tesisi: Fabrika, satış noktası ve benzeri üniteler içerisinde yapılan biriktirmeler hariç, ambalaj atıklarının toplandığı ve cinslerine göre sınıflandırılarak ayrıldığı tesisi,
Yetkilendirilmiş kuruluş: Piyasaya sürenlerin, bu Yönetmelikte belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmek üzere oluşturdukları, Bakanlık tarafından yetki verilen ve kar amacı gütmeyen tüzel kişiliği haiz kuruluşları,
Piyasaya süren: Bir ürünü bu Yönetmelik kapsamındaki ambalajlar ile paketleyen gerçek veya tüzel kişiyi, üretici tarafından direk olarak piyasaya sürülmemesi durumunda ambalajın üzerinde adını ve/veya ticari markasını kullanan gerçek veya tüzel kişiyi, üreticinin Türkiye dışında olması halinde, üretici tarafından yetkilendirilen temsilciyi ve/veya ithalatçıyı,
Yukarda sıralanan "kim" lerin uyacağı Yönetmelikteki bazı yükümlülükler:
v Ambalaj atıklarının toplanması ayrılması, geri dönüşümü ve geri kazanımı amacıyla faaliyet gösteren veya göstermek isteyen gerçek ve tüzel kişiler Bakanlıktan lisans almak zorundadırlar.
v Ambalaj atıklarının lisanslı işletmelere verilmesi esastır ve ambalaj atıklarının bunların dışındaki işletmeler tarafından toplanması yasaktır.
7/8/2009
Türkiye ve Dünya'da Kâğıt-Karton Geri Dönüşümü
Kategori: Geri Dönüşüm
Ekrem Demircioğlu - DÖNKASAN
Türkiye'deki kâğıt-karton tüketim miktarı 2008 yılı için 4.314 ton olup, bu miktar 2007 yılındaki tüketim miktarımız olan 4.578 tona göre %6 azalmıştır. Aynı dönem ile ilgili mamul kâğıt karton ithalat miktarı 285 ton azalarak 2.570 tondan 2.285 ton'a düşmüştür. İhracat miktarımıza bakıldığında ise; 2007 yılında 221 ton iken, 2008 yılında 303 ton'a çıktığı görülmektedir.
Geri dönüşebilen malzemelerin toplanması, toplumun her kesimi tarafından ticari olmaktan öte sosyal bir zorunluluk olarak kabul edilmeli ve halk bu şekilde eğitilmelidir. Bu durum herkes tarafından kabul edilip, tatbik edildiği takdirde geri dönüşüm miktarını hızla yukarılara çıkması mümkün olacaktır. Ayrıca, toplanan bu materyaller mutlak suretle günün cari fiyatları ile gerek iç piyasada, gerekse dış piyasada talep bulacaktır. Bugün Türkiye hurda olarak kabul edilen birçok malzemeyi Ülkemizde yeterli miktarda toplanamadığı için, ithalatçı konumundadır.
Türkiye'de kullanılan atık kağıt miktarına baktığımızda ise, ton/yıl olarak;
2005 2006 2007 2008
% 40 % 40 % 39 % 43
olduğunu, bir başka ifade ile, atık kağıt tüketimimizin genel olarak arttığını görmekteyiz. Kullanım miktarı her geçen gün artan atık kâğıdın yurt içerisinde toplanan miktarı 2007 yılında 1.796 ton iken, 2008 yılında 44 ton artış göstererek 1.840 tona yükselmiştir. Bu da 2008 yılı için % 43'lük bir geri dönüş oranına tekabül etmektedir. İthalat yönünden baktığımızda ise; 2007 yılında toplam 27 ton olan rakam 2008 yılında 46 ton artarak 73 tona yükselmiştir. Görüldüğü gibi, atık kâğıt ülkemiz için çok değerli bir hammadde kaynağı olup, toplama oranının da ihtiyaca paralel olarak ilk aşamada en azından %50 seviyelerine yükselmesi gerekmektedir. Üretilen kağıt-karton un bir kısmının geri kazanılması mümkün olmadığı göz önüne alınırsa 2/3' lük geri dönüş oranı (%65) en yüksek verim olarak kabul edilmelidir. Genellikle %50-65 oranı oldukça iyi bir değerlendirme sayılmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Avrupa Birliği ülkeleri içeresinde Almanya %72, Avusturya % 69, Hollanda %64, İsviçre %63, İsveç'te ise % 55 ortalama ile en yüksek geri dönüş oranına sahip ülkelerdir. Ancak, atık kâğıt toplama oranının yüksekliği ile birlikte asıl önemli olan toplanan kâğıdın kaliteli olmasıdır.
Atık kâğıt kalitesinin iyileştirilmesi ve kullanım alanlarının arttırılması, ülke ekonomisi bakımından kaçınılmazdır.
Yıllar itibarı ile baktığımızda kullanılan kâğıdın geri dönüşüm oranları her yıl belirli bir miktarda artmakta olup, son dört yılın istatistik rakamı aşağıdaki gibidir.
Atık Kağıt Geri Dönüşüm Oranı;
2004 2005 2006 2007 2008
1.413 1.509 1.669 1.823 1.913
Türkiye'de Üretim;
2007 2008
Kağıt Karton üretimi 2.229 ton 2.332 ton
Kişi başı mamul tüketim 65 kg. 60 kg.
Bu rakamlar, mamul kağıt karton yönünden, Türkiye'nin ithalatçı bir ülke olduğunu göstermekte olup, gelecek yıllardaki nüfus artışı da göz önüne aldığımız takdirde, kağıt-karton yatırımlarının gecikmeksizin yapılabileceği açık olarak görülmektedir.
Yurdumuzda toplanan atık kağıtlarla yapılan üretimler;
Fluting ve Test Liner (Oluklu mukavva sektörü - Dış Ambalaj Kutuları / Buzdolabı, T.V. v.b.)
Kromo Karton (İlaç+Deterjan ve diğer ambalaj kutuları)
Temizlik kağıtları (Peçete+Mendil+Tuvalet kağıdı v.b.)
Yazı Kağıtları (Defter ve kitap)
Yumurta kartonları
Çatı Kaplamaları ( Ondüline) şeklinde sıralanmaktadır. Üretimde kâğıt kullanan sanayi kuruluşları devamlı olarak "hamur hazırlama" kısımlarına yatırım yapmakta olup, mümkün olduğunca atık kağıt kullanma gayreti içeresindedir.
Atık Kâğıt Kullanım Oranı;
2006 2007 2008
79 % 82 % 82 %
TÜRKİYE'DE ATIK KÂĞIT KULLANIM VE GERİ KAZANIM ORANLARI (Bin ton )
Grup / Yıl 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Seka 86.4 91.0 46.8 30,6 17,3
Özel 963.5 885.9 1.175 1,258.3 1.395.6 1.509 1.669 1.823 1.913
Toplam Atık
Kağıt Alımı 1,049.9 977.8 1,221.8 1,288.9 1.412.9 1.509 1.669 1.823 1.913
Kağıt - Karton
üretimi 1,567.2 1,484.9 1,643.3 1,619.3 1.769.3 1.952 2.118 2.229 2.332
Kullanım
Oranı (%) 67.0 65.8 74.4 79.6 79.9 77.3 78.8 81.78 82.03
Atık Kağıt
İthalatı (Ton) 62.4 91.9 186 63 37 28 43 27 73
Geri Kazanma
Oranı 39.7 43.8 41.67 43 41.33 39.53 39.55 39.23 42.65
Kaynak: Selüloz ve Kağıt Sanayi Vakfı
Sektörün önemli bir hammaddesini teşkil eden, çevre ve orman kaynakları bakımından geri kazanılmasının daha da artması amacıyla iyi bir planlama yapılmalı ve bu çerçevede bir organizasyon kurulmalıdır. Hurda kâğıdın geri dönüş yüzdesini arttırmak için bizce; Toplumdaki her kesimin eğitimine önem verilmeli, özellikle; ilkokul eğitim programı içeresinde KÂĞIT-ORMAN, ATIK-KÂĞIT ilişkisi anlatılmalı ve küçük yaştan itibaren bu terbiyenin verilmesine çalışılmalıdır. Kullanıcıların bilinçlendirilerek kâğıtların çöpe karıştırılmadan münferit olarak ayrı bir yerde biriktirmesi ve kâğıt gibi geri dönüşebilen diğer atıklarında (şişe, cam, metal, demir, kumaş, naylon) yine çöpe atılmadan ayrı olarak toplanma imkânlarının sağlanması gerekmektedir.
Yazılı ve görsel basın yolu ile, hurda kağıdın yeniden değerlendirilmesine yönelik daha etkili ve ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Yapılacak yayınlarda; Kâğıdın yakılmaması gerektiği, Hangi tip kâğıtların geriye kazanabileceği, Orman-Atık İlişkileri, Evlerde hurda kâğıtların ne şekilde biriktirileceği, Mağazalarda atıkların nasıl toplanacağı, Biriktirilen hurda kâğıdın maddi sağladığı kazanç, Kâğıt kullanma kültürü geliştirilip, her çöpe atılan kâğıdın ülke ekonomisine, doğasına ve insan gücüne verdiği kayıplar, Bastırılacak her kitabın başına veya sonuna, okuyucuya kâğıdın önemini ve neler harcanarak üretildiğini belirten mesajlar, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca konulma zorunluluğu getirilmelidir.
Avrupa Birliğine üye olma konusunda müzakerelere başlamış olan Ülkemizde, Birliğe uyum çerçevesinde kanunlarımız değiştirilmekte ve ilgili Bakanlıklar yönetmelikler yayınlayarak uyum süresini değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu durum çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığı'mız yayınladığı yönetmelik ile "Ambalaj Atıklarının Kaynağında Toplanması" için firmaların Toplama-Ayırma Lisansı almalarını zorunlu kılmaktadır. Bu lisansı alabilmenin ana şartlarından bir tanesi, lisans alacak firmanın mutlaka bir Belediye ile anlaşarak kapı toplama hizmeti yapması şeklindedir. Yönetmeliğin uygulandığı Avrupa Topluluğunda Ambalaj Atıklarını Piyasaya Sürenler, Kapı Toplama-Ayırma maliyetlerini karşılamaktadır.
Türkiye de yayınlanan yönetmelikte de bu durum aynen yazılmış olmasına rağmen, maalesef geri kazanım için yapılan harcamaların karşılığının tamamı, piyasaya sürenlerden karşılanamamaktadır. Toplanan malzemenin cari fiyatı yüksek ise, bu maliyetler satış fiyatının içeresinden karşılanmakta ve bu işlemi yapan firmalar kar yapmaktadır. Ancak, içeresinde bulunduğumuz kriz ortamında bu malzemelerin fiyatları tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de düşüş göstermiş ve satış fiyatları maliyetleri karşılamaz hale gelmiştir. Bu nedenle, bugün için bu konu ile ilgili karlılıktan bahsetmek mümkün değildir.
Gelişmiş toplumlarda aynı işi yapan firmalar, toplama maliyetlerini karı ile birlikte Piyasaya sürenlerden alabildiği için, toplama miktarlarında ve oranlarında düşüşler yaşanmamaktadır. Türkiye'de ise durum tamamen tersine olup, 2009 yılı ile ilgili toplanan miktarlarda büyük düşüşler olabileceği muhtemeldir.
Sonuç olarak; Geri dönüşebilen malzemelerin toplanması, toplumun her kesimi tarafından ticari olmaktan öte sosyal bir zorunluluk olarak kabul edilmeli ve halk bu şekilde eğitilmelidir. Bu durum herkes tarafından kabul edilip, tatbik edildiği takdirde geri dönüşüm miktarını hızla yukarılara çıkması mümkün olacaktır. Ayrıca, toplanan bu materyaller mutlak suretle günün cari fiyatları ile gerek iç piyasada, gerekse dış piyasada talep bulacaktır. Bugün Türkiye hurda olarak kabul edilen birçok malzemeyi Ülkemizde yeterli miktarda toplanamadığı için, ithalatçı konumundadır.
Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
Yarının doğası bugünden yaratılır.
Sevgi, çiçek açmayan yere uğramaz. (Eflatun)
Doğa, Tanrı’nın yazdığı bir kitaptır. (Harvey)
Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur. (Alexander Pope)
Temizlik, Tanrısallığın hemen arkasından hemen arkasından gelir. (John Wesley)
Temizlik, dinin yarısıdır. (Hz. Muhammed)
Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur. (Dostoyevski)
Herkes evinin önünü süpürse, bütün sokak temiz olur. (Goethe)
Kuru kuruyunca dek suyun değerini bilmeliyiz. (Victor Hugo).a bizi korur.
Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
Yarının doğası bugünden yaratılır.
Sevgi, çiçek açmayan yere uğramaz. (Eflatun)
Doğa, Tanrı’nın yazdığı bir kitaptır. (Harvey)
Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur. (Alexander Pope)
Temizlik, Tanrısallığın hemen arkasından hemen arkasından gelir. (John Wesley)
Temizlik, dinin yarısıdır. (Hz. Muhammed)
Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur. (Dostoyevski)
Herkes evinin önünü süpürse, bütün sokak temiz olur. (Goethe)
Kuru kuruyunca dek suyun değerini bilmeliyiz. (Victor Hugo).
Değerlendirilebilir atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerle ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm denir. İkinci bir tanım olarak ta geri dönüşüm terimini, kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak açıklayabiliriz. Geri dönüşümü sağlanan maddeler şunlardır: çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile
Cam
Kağıt
Alüminyum
Plastik
Pil
Motor yağı
Akümülatörler
Beton
Organik atıklar
Elektronik atıkla
Geri Dönüşüm Niçin Önemlidir?
1.Doğal Kaynaklarımız Korunur; Doğal kaynaklarımız dünya nüfusunun artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi nedeni ile her geçen gün azalmaktadır. Bu nedenle malzeme tüketimini azaltmak, değerlendirilebilir nitelikli atıkları geri dönüştürmek sureti ile doğal kaynaklarımızı verimli
kullanmak zorundayız. Bu nedenle geri dönüşüm doğal kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması için son derece önemli bir işlemdir. Örneğin; kağıdın geri dönüşümü ile ormanlarda ağaçların daha az kesilmesini sağlamış oluruz. Benzer şekilde plastik atıklarının geri dönüşümü ile petrolden tasarruf sağlanabilir.
2.Enerji Tasarrufu Sağlanır; Geri dönüşüm malzeme üretiminde endüstriyel işlem sayısını azaltmak suretiyle enerji tasarrufu sağlar. Örneğin; metal içecek kutularının geri dönüşümü işleminde bu metaller direkt olarak eritilerek yeni ürün haline dönüştürüldüğünde bu metallerin üretimi için kullanılan maden cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemlerine gerek olmadan üretim gerçekleştirilebilmektedir. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda ayrılan kağıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50’si kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir.
3.Atık Miktarı Azalır; Geri dönüşümün uygulanması ile çöplere giden atık miktarında azalma sağlanarak bu atıkların taşınması ve depolanması işlemleri için daha az miktarda alan ve daha az enerji kullanılmış olur. Evsel atıklar için bu azalma ağırlık olarak fazla olmamakla birlikte hacimsel olarak bakıldığında oldukça önemli bir oran teşkil etmektedir.
4.Geri Dönüşüm Geleceğe ve Ekonomiye Yatırım Demektir; Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkanları sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan yararlanma olanağı sağlayacaktır.
Nasıl Yapılır?
Çöpün içindeki geri dönüştürülebilir malzemelerin önemli bir miktarını yiyecek ve içecek ambalajlarında kullanılan metal plastik ve cam atıklar ile kağıt ve karton oluşturmaktadır. Tüm bu malzemelerin tekrar üretim sürecine geçmesi için aşağıdaki beş temel basamak gerçekleştirilir.
Geri Dönüşüm Sisteminin 5 Temel Basamağı:
1.Kaynakta Ayırma; Değerlendirilebilir nitelikli atıkları çöple karışmadan oluştukları kaynakta ayırarak biriktirme.
2.Değerlendirilebilir Atıkları Ayrı Toplama; Bu işlem değerlendirilebilir atıkların çöple karışmadan temiz bir şekilde ayrı toplanmasını sağlar.
3.Sınıflama; Bu işlem kaynağında ayrı toplanan malzemelerin cam, metal plastik ve kağıt bazında sınıflara ayrılmasını sağlar.
4.Değerlendirme; Temiz ayrılmış kullanılmış malzemelerin ekonomiğe geri dönüşüm işlemidir. Bu işlemde malzeme kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayarak yeni bi r malzeme olarak ekonomiye geri döner.
5.Yeni Ürünü Ekonomiye Kazandırma; Geri dönüştürülen ürünün yeniden kullanıma sunulmasıdır.
Bu sistemde değerlendirme basamağı her malzeme için farklılık göstermektedir. Örnek vermek gerekirseaşağıdaki sistemler sıralanabilir.
- Plastik kırma makineleri,
- Hurda kablo geri dönüşüm sistemleri,
- Oto lastiği geri dönüşüm sistemleri,
- Pet şişe geri dönüşüm sistemleri,
- Plastik atık geri dönüşüm sistemleri
Ayrıca bir şekille açıklarsak,
Ne Zaman?
Satın alınan eşyalar ve malzemelerin faydalı olduğu sürece kullanılması gerekir. Atmadan önce eğer başka maksatla kullanılması mümkünse, o şekilde de kullanılarak hemen atık olması önlenmelidir. Atık olmasını önlemek için artık kullanmayacağımız eşya yada malzemeyi kullanabilecek birilerine bedelli veya bedelsiz olarak vermek de denenmelidir. Eğer eşya/malzeme kapı önüne konulacak duruma geldi ise, malzemenin geri dönüştürülebilir nitelikte olması halinde geri dönüşümü sağlayacak bir hizmet ve hizmet vericiler araştırılır. Malzemeler ayrılarak bu hizmet vericilere onlar için uygun biçimde verilir.
Kim?
Geri dönüşüm bakımından "Kim" sorusunun muhatabı çok olup, cevabı 24 Haziran 2007 tarih ve 26562 sayılı Resmî Gazete 'de yayınlanan "Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği" 'ndeki tanımlardan aşağıdakiler gibi ifade edilebilir:
Ambalaj atığı üreticisi: Ambalajlı ürünü kullanarak ambalaj atığının oluşumuna sebep olan tüketiciler, nihai kullanıcılar, satış noktaları ve benzeri gerçek veya tüzel kişiyi,
Ambalaj atığı toplama noktası: Satış noktalarında tüketicilerin rahatlıkla görebilecekleri yerlerde, ambalaj atıklarını ayrı biriktirmek ve bu konuda tüketicileri bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla oluşturulacak noktayı,
Ambalaj komisyonu: Yönetmelik doğrultusunda yürütülen çalışmaları ve uygulamaları değerlendirmek üzere Bakanlık temsilcisinin başkanlığında ilgili taraflardan oluşan komisyonu,
Ambalaj üreticisi: Ambalaj malzemesi ve ambalajın kendisini üretenler ile ambalajın doğrudan üretildiği ürünü piyasaya sürenlere tedarik edenleri veya bu ürünleri ithal edenleri,
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Ekonomik işletmeler: Ambalaj üreticilerini ve piyasaya sürenleri,
Geri dönüşüm tesisi: Fabrika, satış noktası ve benzeri üniteler içerisinde yapılan geri dönüşüm hariç, ambalaj atıklarının geri dönüşümünü sağlamak amacıyla kurulan tesisi,
Satış noktası: Toptan ve/veya perakende olarak ambalajlı ürünlerin satışını yapan iki yüz metrekareden büyük kapalı alana sahip mağaza, market, süpermarket, hipermarket ve benzeri satış yerlerini,
Toplama ayırma tesisi: Fabrika, satış noktası ve benzeri üniteler içerisinde yapılan biriktirmeler hariç, ambalaj atıklarının toplandığı ve cinslerine göre sınıflandırılarak ayrıldığı tesisi,
Yetkilendirilmiş kuruluş: Piyasaya sürenlerin, bu Yönetmelikte belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmek üzere oluşturdukları, Bakanlık tarafından yetki verilen ve kar amacı gütmeyen tüzel kişiliği haiz kuruluşları,
Piyasaya süren: Bir ürünü bu Yönetmelik kapsamındaki ambalajlar ile paketleyen gerçek veya tüzel kişiyi, üretici tarafından direk olarak piyasaya sürülmemesi durumunda ambalajın üzerinde adını ve/veya ticari markasını kullanan gerçek veya tüzel kişiyi, üreticinin Türkiye dışında olması halinde, üretici tarafından yetkilendirilen temsilciyi ve/veya ithalatçıyı,
Yukarda sıralanan "kim" lerin uyacağı Yönetmelikteki bazı yükümlülükler:
v Ambalaj atıklarının toplanması ayrılması, geri dönüşümü ve geri kazanımı amacıyla faaliyet gösteren veya göstermek isteyen gerçek ve tüzel kişiler Bakanlıktan lisans almak zorundadırlar.
v Ambalaj atıklarının lisanslı işletmelere verilmesi esastır ve ambalaj atıklarının bunların dışındaki işletmeler tarafından toplanması yasaktır.
7/8/2009
Türkiye ve Dünya'da Kâğıt-Karton Geri Dönüşümü
Kategori: Geri Dönüşüm
Ekrem Demircioğlu - DÖNKASAN
Türkiye'deki kâğıt-karton tüketim miktarı 2008 yılı için 4.314 ton olup, bu miktar 2007 yılındaki tüketim miktarımız olan 4.578 tona göre %6 azalmıştır. Aynı dönem ile ilgili mamul kâğıt karton ithalat miktarı 285 ton azalarak 2.570 tondan 2.285 ton'a düşmüştür. İhracat miktarımıza bakıldığında ise; 2007 yılında 221 ton iken, 2008 yılında 303 ton'a çıktığı görülmektedir.
Geri dönüşebilen malzemelerin toplanması, toplumun her kesimi tarafından ticari olmaktan öte sosyal bir zorunluluk olarak kabul edilmeli ve halk bu şekilde eğitilmelidir. Bu durum herkes tarafından kabul edilip, tatbik edildiği takdirde geri dönüşüm miktarını hızla yukarılara çıkması mümkün olacaktır. Ayrıca, toplanan bu materyaller mutlak suretle günün cari fiyatları ile gerek iç piyasada, gerekse dış piyasada talep bulacaktır. Bugün Türkiye hurda olarak kabul edilen birçok malzemeyi Ülkemizde yeterli miktarda toplanamadığı için, ithalatçı konumundadır.
Türkiye'de kullanılan atık kağıt miktarına baktığımızda ise, ton/yıl olarak;
2005 2006 2007 2008
% 40 % 40 % 39 % 43
olduğunu, bir başka ifade ile, atık kağıt tüketimimizin genel olarak arttığını görmekteyiz. Kullanım miktarı her geçen gün artan atık kâğıdın yurt içerisinde toplanan miktarı 2007 yılında 1.796 ton iken, 2008 yılında 44 ton artış göstererek 1.840 tona yükselmiştir. Bu da 2008 yılı için % 43'lük bir geri dönüş oranına tekabül etmektedir. İthalat yönünden baktığımızda ise; 2007 yılında toplam 27 ton olan rakam 2008 yılında 46 ton artarak 73 tona yükselmiştir. Görüldüğü gibi, atık kâğıt ülkemiz için çok değerli bir hammadde kaynağı olup, toplama oranının da ihtiyaca paralel olarak ilk aşamada en azından %50 seviyelerine yükselmesi gerekmektedir. Üretilen kağıt-karton un bir kısmının geri kazanılması mümkün olmadığı göz önüne alınırsa 2/3' lük geri dönüş oranı (%65) en yüksek verim olarak kabul edilmelidir. Genellikle %50-65 oranı oldukça iyi bir değerlendirme sayılmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Avrupa Birliği ülkeleri içeresinde Almanya %72, Avusturya % 69, Hollanda %64, İsviçre %63, İsveç'te ise % 55 ortalama ile en yüksek geri dönüş oranına sahip ülkelerdir. Ancak, atık kâğıt toplama oranının yüksekliği ile birlikte asıl önemli olan toplanan kâğıdın kaliteli olmasıdır.
Atık kâğıt kalitesinin iyileştirilmesi ve kullanım alanlarının arttırılması, ülke ekonomisi bakımından kaçınılmazdır.
Yıllar itibarı ile baktığımızda kullanılan kâğıdın geri dönüşüm oranları her yıl belirli bir miktarda artmakta olup, son dört yılın istatistik rakamı aşağıdaki gibidir.
Atık Kağıt Geri Dönüşüm Oranı;
2004 2005 2006 2007 2008
1.413 1.509 1.669 1.823 1.913
Türkiye'de Üretim;
2007 2008
Kağıt Karton üretimi 2.229 ton 2.332 ton
Kişi başı mamul tüketim 65 kg. 60 kg.
Bu rakamlar, mamul kağıt karton yönünden, Türkiye'nin ithalatçı bir ülke olduğunu göstermekte olup, gelecek yıllardaki nüfus artışı da göz önüne aldığımız takdirde, kağıt-karton yatırımlarının gecikmeksizin yapılabileceği açık olarak görülmektedir.
Yurdumuzda toplanan atık kağıtlarla yapılan üretimler;
Fluting ve Test Liner (Oluklu mukavva sektörü - Dış Ambalaj Kutuları / Buzdolabı, T.V. v.b.)
Kromo Karton (İlaç+Deterjan ve diğer ambalaj kutuları)
Temizlik kağıtları (Peçete+Mendil+Tuvalet kağıdı v.b.)
Yazı Kağıtları (Defter ve kitap)
Yumurta kartonları
Çatı Kaplamaları ( Ondüline) şeklinde sıralanmaktadır. Üretimde kâğıt kullanan sanayi kuruluşları devamlı olarak "hamur hazırlama" kısımlarına yatırım yapmakta olup, mümkün olduğunca atık kağıt kullanma gayreti içeresindedir.
Atık Kâğıt Kullanım Oranı;
2006 2007 2008
79 % 82 % 82 %
TÜRKİYE'DE ATIK KÂĞIT KULLANIM VE GERİ KAZANIM ORANLARI (Bin ton )
Grup / Yıl 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Seka 86.4 91.0 46.8 30,6 17,3
Özel 963.5 885.9 1.175 1,258.3 1.395.6 1.509 1.669 1.823 1.913
Toplam Atık
Kağıt Alımı 1,049.9 977.8 1,221.8 1,288.9 1.412.9 1.509 1.669 1.823 1.913
Kağıt - Karton
üretimi 1,567.2 1,484.9 1,643.3 1,619.3 1.769.3 1.952 2.118 2.229 2.332
Kullanım
Oranı (%) 67.0 65.8 74.4 79.6 79.9 77.3 78.8 81.78 82.03
Atık Kağıt
İthalatı (Ton) 62.4 91.9 186 63 37 28 43 27 73
Geri Kazanma
Oranı 39.7 43.8 41.67 43 41.33 39.53 39.55 39.23 42.65
Kaynak: Selüloz ve Kağıt Sanayi Vakfı
Sektörün önemli bir hammaddesini teşkil eden, çevre ve orman kaynakları bakımından geri kazanılmasının daha da artması amacıyla iyi bir planlama yapılmalı ve bu çerçevede bir organizasyon kurulmalıdır. Hurda kâğıdın geri dönüş yüzdesini arttırmak için bizce; Toplumdaki her kesimin eğitimine önem verilmeli, özellikle; ilkokul eğitim programı içeresinde KÂĞIT-ORMAN, ATIK-KÂĞIT ilişkisi anlatılmalı ve küçük yaştan itibaren bu terbiyenin verilmesine çalışılmalıdır. Kullanıcıların bilinçlendirilerek kâğıtların çöpe karıştırılmadan münferit olarak ayrı bir yerde biriktirmesi ve kâğıt gibi geri dönüşebilen diğer atıklarında (şişe, cam, metal, demir, kumaş, naylon) yine çöpe atılmadan ayrı olarak toplanma imkânlarının sağlanması gerekmektedir.
Yazılı ve görsel basın yolu ile, hurda kağıdın yeniden değerlendirilmesine yönelik daha etkili ve ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Yapılacak yayınlarda; Kâğıdın yakılmaması gerektiği, Hangi tip kâğıtların geriye kazanabileceği, Orman-Atık İlişkileri, Evlerde hurda kâğıtların ne şekilde biriktirileceği, Mağazalarda atıkların nasıl toplanacağı, Biriktirilen hurda kâğıdın maddi sağladığı kazanç, Kâğıt kullanma kültürü geliştirilip, her çöpe atılan kâğıdın ülke ekonomisine, doğasına ve insan gücüne verdiği kayıplar, Bastırılacak her kitabın başına veya sonuna, okuyucuya kâğıdın önemini ve neler harcanarak üretildiğini belirten mesajlar, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca konulma zorunluluğu getirilmelidir.
Avrupa Birliğine üye olma konusunda müzakerelere başlamış olan Ülkemizde, Birliğe uyum çerçevesinde kanunlarımız değiştirilmekte ve ilgili Bakanlıklar yönetmelikler yayınlayarak uyum süresini değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu durum çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığı'mız yayınladığı yönetmelik ile "Ambalaj Atıklarının Kaynağında Toplanması" için firmaların Toplama-Ayırma Lisansı almalarını zorunlu kılmaktadır. Bu lisansı alabilmenin ana şartlarından bir tanesi, lisans alacak firmanın mutlaka bir Belediye ile anlaşarak kapı toplama hizmeti yapması şeklindedir. Yönetmeliğin uygulandığı Avrupa Topluluğunda Ambalaj Atıklarını Piyasaya Sürenler, Kapı Toplama-Ayırma maliyetlerini karşılamaktadır.
Türkiye de yayınlanan yönetmelikte de bu durum aynen yazılmış olmasına rağmen, maalesef geri kazanım için yapılan harcamaların karşılığının tamamı, piyasaya sürenlerden karşılanamamaktadır. Toplanan malzemenin cari fiyatı yüksek ise, bu maliyetler satış fiyatının içeresinden karşılanmakta ve bu işlemi yapan firmalar kar yapmaktadır. Ancak, içeresinde bulunduğumuz kriz ortamında bu malzemelerin fiyatları tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de düşüş göstermiş ve satış fiyatları maliyetleri karşılamaz hale gelmiştir. Bu nedenle, bugün için bu konu ile ilgili karlılıktan bahsetmek mümkün değildir.
Gelişmiş toplumlarda aynı işi yapan firmalar, toplama maliyetlerini karı ile birlikte Piyasaya sürenlerden alabildiği için, toplama miktarlarında ve oranlarında düşüşler yaşanmamaktadır. Türkiye'de ise durum tamamen tersine olup, 2009 yılı ile ilgili toplanan miktarlarda büyük düşüşler olabileceği muhtemeldir.
Sonuç olarak; Geri dönüşebilen malzemelerin toplanması, toplumun her kesimi tarafından ticari olmaktan öte sosyal bir zorunluluk olarak kabul edilmeli ve halk bu şekilde eğitilmelidir. Bu durum herkes tarafından kabul edilip, tatbik edildiği takdirde geri dönüşüm miktarını hızla yukarılara çıkması mümkün olacaktır. Ayrıca, toplanan bu materyaller mutlak suretle günün cari fiyatları ile gerek iç piyasada, gerekse dış piyasada talep bulacaktır. Bugün Türkiye hurda olarak kabul edilen birçok malzemeyi Ülkemizde yeterli miktarda toplanamadığı için, ithalatçı konumundadır.
.
Son zamanlarda bazı şehirlerde, toplanan çöplerden yararlanmak için bir takım projeler geliştiriliyor. Bunlardan bir tanesi de Katı Atık Dönüştürme Projesi. Bu yazımda piroliz (ilerde anlatacağım ne olduğunu) işlemi ile katı atık dönüşümü nasıl yapılır onu anlatacağım. Belki de ilk kez çöplerinde bir işe yaradığını ve ekonomiye nasıl katkıda bulunduğunu bu yazı sayesinde öğreneceksiniz.
ÇÖPÜN TOPLANMASI
En az 5000 yıldan bu yana lağım suları için kanalizasyon sistemleri vardı. Fakat artıkların ya da katı çöplerin yok edilmesiyle ilgili sistemler henüz geliştirilmemişti. Örneğin İlkel topluluklar, ürettikleri çöp yığınları dayanılmayacak ölçüye ulaştığında, sorunu başka bir yere göç etmekte bulurlarmış. Zamanla kentlerin büyümesi, günlük yaşamda üretilen çöpün yok edilmesine ilişkin sorunları daha da arttırmıştır.
Çöpler ortaya 3 sorun çıkarır.
- Toplama
- Depolanma
- Yok edilme
Birçok kişi için çöpçü, çöp sorununun son noktasını temsil eder. Özel olarak yapılan ilk çöp toplama aracı 1922 yılında ortaya çıkmıştır. Şimdiki çöp toplama araçları, 2 yandan yüklenebilmekte; sıkıştırma, üst üste bindirme türünden değişik hidrolik özellikler taşımaktadır.
Çevre korumacıların çöp konusuna ağırlık vermesi; halkıda evlerde alınan çöplerin yok ediliş biçimiyle ilgilenmesine sebep olmuştur. Aynı zamanda yerel yönetimlerde çöplerin atılabileceği arazi bulmakta zorlanmaktadır. Çoğu ülkede eskiden uygulanan açık çöplük sistemi yetersiz olduğu, kötü bir görünüm verdiği, ekonomik olmadığı ve tehlike yarattığı için bırakılmıştır. Ülkemizde de son zamanlarda Katı Atık Dönüştürme projeleri gündeme gelmektedir. Peki Katı Atık Dönüştürme işlemi nasıl yapılmaktadır. Gelin hep beraber bu konuyu daha detaylı inceleyelim.
KATI ATIĞA UYGULANAN İŞLEMLER
Katı atık dönüşüm sistemini anlatmadan, öncelikle gömme, yakma ve piroliz yöntemlerini kısaca açıklayalım.
Gömme İşlemi
Bu işlemde ilk olarak yerleşim bölgelerinden uzak, tarımda kullanılmayan çorak araziler seçilir. Buralarda geniş ve derin çukurlar açılarak çöpler bu çukurlara doldurulur. Çukurların üstü sızdırmayı engelleyen yalıtım malzemesiyle kaplanır. Toprağın örtülmesi ile gömme işlemi tamamlanır.
Yakma İşlemi
Türkiye'de kullanılan ikinci sistem olan yakma yöntemi ise yaratılan çöp dağlarının kendi içinde zamanla oluşan karbon gazının yardımı ile tutuşturularak içten içe yakılmasıdır.
Bu yöntem konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından gelişi güzel yapılmaktadır. Ancak bu sistem için yapılan işlem, bazen getireceği yarardan çok daha fazla zararı beraberinde getirmektedir. Çünkü yakma işlemi, çöp dağları içinde olan karbon gazı miktarı ölçülmeden yapıldığında; gazın fazla olması halinde ani patlamalara, can ve mal kaybına yol açacaktır.
Piroliz İşlemi
Birçok gelişmiş ülkede çöp yığınlarını ortadan kaldırmak için yakma ve gömme işlemleri yerine çöpün değerlendirildiği, atıkların içindeki işe yarar kısımların geri kazanıldığı piroliz işlemine başvurulmaktadır.
Piroliz anlaşılır bir dille; çöp yığınları içindeki cam ve metallerin ayrılmasından sonra geriye kalan ve işe yaramaz gibi görünen organik maddelerin; hava kullanılmadan ısıtılarak gaz, sıvı yakıt ve kömüre dönüştürülmesidir.
Piroliz işlemi; demir-çelik endüstrisi veya kimya endüstrisinde kullanılan, yüksek sıcaklığa, klorit ve sülfitler gibi aşındırıcı gazlara dayanıklı bir yapıya sahip fırınlarda yapılmaktadır. Fırının tabanı erimeyen bir yapıya sahiptir. Atıklar fırının üst kısmından fırına atılır. Fırının sıcaklığı aşağıya indikçe arttığı için atıklar dibe çöktükçe erirler ve atıkların yapısında bulunan gazlar açığa çıkar. Oluşan bu gazlar ısındıkları için yükselirler ve fırının üst kısmına yakın bir yerden dışarı çıkarlar. Çıkan gazı külden kurtarmak ve nemini almak için Gaz Temizleme Ünitesine gerek vardır. Diğer atıklar fırının dip kısmında erimiş mucur olarak birikir. Mucur su vasıtasıyla ayrıştırma tanklarına gönderilir. Ayrıştırma tankında, metallerden arındırılan mucur yüksek vasıflı karbon (Kok Kömürü) olarak değerlendirilir.
Buraya kadar şehir çöplerine uygulanan yakma, gömme ve piroliz işlemlerini basitçe açıkladık. Katı Atık Dönüştürme İşleminin nasıl yapıldığına geçmeden önce sizlere küçük bir dip not. Piroliz işlemi diğer iki işleme göre çöplere uygulanacak en kazançlı ve en güvenli yöntemdir.
KATI ATIK DÖNÜŞTÜRME TESİSİ
Fabrikada esas işlemin yapıldığı yer piroliz fırınıdır. (Piroliz fırınının yapısını ve özelliklerini yukarıda anlatmıştık.) Fabrika alanına gelecek çöplerin piroliz fırınına verilmeden önce ve fırından ürünler alındıktan sonra bu ürünlerin düzenlenmesi için birtakım ön-arka elemanlara ihtiyaç vardır. Sözü geçen ön-arka ekipmanlar ve piroliz fırınının birleştirilmesi ile çöp işleme fabrikası meydana gelmektedir.
GERİ KAZANIMLARDA ENERJİ KAZANIMI
Araştırmalara göre metallerin geri kazanılması için harcanan enerji metallerinin madenlerden çıkartılması için gereken enerjiden çok daha azdır. Şöyle ki; geri kazanılmış metalden 1 ton alüminyum yapmak için gereken enerji cevherden yapılacak alüminyum için harcanan enerjinin %4’üdür. Aynı şekilde bakır bileşimlerin, geri kazanılması için gereken enerji bu metalin madenlerden çıkartılması için gereken enerjinin sadece % 13 ve demir/çelik için % 19’u kadardır. (Lyons ve Tonkin, 1975). Aynı şekilde l ton kullanılmış kâğıdın geri kazanılması ile 17 ağaç kurtarılmakta, 4100 kilovat saatlik enerji tasarruf edilmektedir ki bu miktar bir ailenin ortalama olarak l yılda kullandıkları elektrik enerjisidir.
Ambalaj Ve Geri Dönüşüm
Ambalaj nedir?
Ambalaj, içine konulan ürünü en iyi şekilde koruyan, temiz kalmasını ve taşınmasını kolaylaştıran, istediğimiz miktarda ürünü saklayabildiğimiz çağdaş yaşamın önemli parçası olan değerli bir malzemedir. Ambalaj sayesinde gıda maddeleri çok daha uzun süreler korunur, böylece israf edilmesini önlenir. Bu yüzden gelişmiş ülkelerde, gıda maddelerinin israflarını önlemek için, ambalaj maddesi daha çok kullanılmakta ve bu nedenle gıda maddeleri daha uzun süreler korunabilmektedir .
-Ambalaj korur,
-Ambalaj bozulmayı önler,
-Ambalaj maliyeti azaltır,
-Ambalaj ürünün kurcalanmasını önler,
-Ambalaj koruyucu tedbirdir,
-Ambalaj hayatı kolaylaştırır.
Geri dönüştürülebilen ambalaj çeşitleri
Günlük yaşamımızda yoğun olarak kullandığımız ve geri dönüştürülebilir nitelikli ambalaj malzemeleri şunlardır ;
Metal Ambalajlar: Metal yeryüzü tabakasını oluşturan çeşitli minerallerin işlenerek saflaştırılması sonucunda üretilir. Metaller değişik element ve elementlerin bileşiminden oluşurlar ve bu elementlerin adı ile anılır. Ambalaj endüstrisinde en çok kullanılan metaller teneke ve alüminyumdur. Günlük hayatımızda sık olarak kullandığımız yağ tenekeleri, konserve kutuları ve meşrubat kutuları metal ambalajlara örnek olarak verilebilir. Metallerin geri dönüştürülmesi ile her çeşit metal malzeme üretilebilir.
Cam Ambalajlar: Cam ambalaj bilinen en eski ambalaj maddelerinden biridir. Camın hammaddesi silisli kumdur. Cam silis kumunun çeşitli katkı maddeleri ile birlikte yüksek sıcaklıklarda eritilerek şekillendirilmesinden meydana gelir. Cam ambalajlar içine konulan ürünün görülebilmesi nedeni ile tercih edilen bir ambalaj çeşididir. Cam şişe ve kavanozların önemli bir hammadde kaynağı kullanılmış cam şişe ve kavanozlardan oluşmaktadır. Bu nedenle cam şişe ve kavanozların geri kazanımına yardımcı olmak için cadde ve sokaklardaki cam kumbaraları kullanılmalıdır. Bu şekilde toplanan cam şişeler kırılır, yıkama ve öğütme işlemlerinden sonra cam fırınlarına yüklenir. Diğer taraftan çoğu kez kahverengi renkte olan depozitolu şişeler ise temizlenerek tekrar doldurulur. Camın geri dönüşümü ülkemizde çok uzun yıllardır yapılmakta olup yaklaşık her üç şişeden biri geri kazanılabilmektedir Yeni cam ambalaj üretiminde geri dönüştürülmüş cam kullanılarak büyük ölçüde enerji tasarrufu sağlanabilir.
Kağıt ve Karton Ambalajlar: Kağıt ve karton en çok kullanılan ambalaj malzemesi türüdür. Değerlendirilebilir nitelikli atıkların yarısından fazlasını kağıt ve karton oluşturmaktadır. Kağıdın hammaddesini selüloz adı verilen madde oluşturur. Selüloz son derece kıymetli bir madde olup kaynağı ormanlarımız ve özel yetiştirilen bitki türleridir. Bu nedenle, belki de en kıymetli atık cinsi kağıt ve kartondur. Kağıt ve karton atıkların sağlıklı bir şekilde geri kazanımını sağlamak için, diğer tüm atıklarda olduğu gibi, bu atıklarında temiz şekilde toplanması ve cinslerine göre ayrılması şarttır. Kağıt ve karton atıkların geri dönüşümü ile de önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlanır.
Meşrubat ve İçecek kartonları: Bu ambalaj türü süt, meyve suyu gibi içeceklerin ambalajlanmasında kullanılır. Bu ambalajların %80 i kağıt ve az bir oranı da plastik ve alüminyumdan oluşmaktadır. Bu malzeme sayesinde süt ve meyve suyu gibi özellikle güneş ışığına karşı çok duyarlı olan içecekleri saklama süresi daha uzun olabilmektedir. Meşrubat ve içecek kartonları olarak adlandırdığımız bu ambalaj türü de geri dönüştürülebilir. Bu tür içecek kartonlarının atıkları küçük parçalara ayrılır ve yüksek ısıda baskıya dayanıklı levhalar haline getirilir. Geri dönüşüm işlemi sonucunda bu levhalardan masa, sandalye ve dolap gibi mobilyalar üretilebilir veya bunları inşaat sanayinde yardımcı malzeme olarak kullanmak mümkündür.
Plastik Ambalajlar: Plastikler, petrol veya petrol türevlerinden elde edilir. Plastik ambalajlar son derece hafif ve kolay şekil verilebilme özelliklerinden ötürü giderek daha yaygın şekilde kullanılmaktadır. Plastik ambalajların değişik türleri vardır. Bu türlerin başlıcaları PET (Polietilentetraftalat), PVC (Polivinilklorür), PP (Polipropilen), PS (Polistren) ve PE (Polietilen) dir. Bu isimler, ambalajların değişik kimyasal yapılarından kaynaklanmaktadır.
§ Polietilen (PE): Evlerimizde en çok kullandığımız plastik türüdür. Çamaşır suyu, deterjan ve şampuan şişeleri, motor yağı şişeleri, çöp torbaları gibi birçok kullanım alanı vardır. Geri dönüştürülmüş PE den deterjan şişeleri, çöp kutuları ve benzeri ürünler üretilebilir.
§ Polivinilklorür (PVC): Su ve sıvı deterjanların, bazı kimyasal maddelerin, sağlık ve kozmetik ürünlerinin ambalajlarında kullanılır. Kullanılmış PVC ambalajlarından kirli su boruları, marley ve çeşitli dolgu malzemeleri üretilir.
§ Polipropilen (PP): Polipropilenden deterjan kutularının kapakları, margarin kapları gibi ambalaj malzemeleri üretilir. Ayrıca dayanıklı olması ve geri dönüştürüle bilirliği nedeniyle otomotiv sektöründe de önemli bir kullanım alanı bulmaktadır. Geri dönüştürülmüş PP den sentetik halı tabanı, çeşitli plastik oyuncak ve kırtasiye malzemeleri üretilir.
§ Polistren (PS): Evlerden kaynaklanan ambalaj atıkları içerisinde en az rastlanan ambalaj türüdür. Yoğurt ve margarin kaplarında yoğun olarak kullanılan polistrenin geri kazanımı, PE ve PP de olduğu gibi yaygın bir şekilde yapılmaktadır.
§ Polietilentetraftalat (PET): PET genellikle su, meşrubat ve yağ şişelerinin ambalajlanmasında kullanılır. Hafif ve dayanıklı olması nedeniyle kullanım alanı giderek genişlemektedir. Atık PET ler, sentetik elyaf ve dolgu malzemesi olarak değerlendirilebilir.
Geri Dönüşüm ve Geri Kazanım
Cam, metal, plastik, kağıt/karton gibi değerlendirilebilir gıda ambalaj atıkları çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirilerek yeni bir hammaddeye veya ürüne dönüştürülebilirler. Bu atıkların bir takım işlemlerden geçirildikten sonra ikinci bir hammadde olarak üretim sürecine sokulmasına Geri Dönüşüm denir. Bu süreç her bir atık türü için malzemenin cins ve niteliğine göre farklılık gösterir.
Geri kazanım terimi ise tekrar kullanım ve geri dönüşüm kavramlarını da içerdiği için biraz daha geniş kapsamlıdır. Değerlendirilebilir atıkların kaynağında ayrı toplanması, sınıflandırılması, fiziksel ve kimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye dönüştürülmesi işlemlerinin bütünü Geri Kazanım olarak adlandırılır. Geri dönüştürülebilir atıklardan yeni ürün ve malzemeler üretmek için en temel konu bu atıkların oluştukları kaynakta temiz ve türlerine göre ayrılmış olarak biriktirilmesidir. Değerlendirilebilir atıklar diğer atıklar ile karıştırılırsa kirleneceği için elde edilecek yeni ürünün kalitesi düşük olur. Bu nedenle geri dönüştürülebilir atıklar, diğer atıklardan yani çöplerden ayrı ve temiz olarak toplanmalıdır .
Geri Dönüşümün Uygulama Aşamaları
. Tekrar kullanılabilir ambalaj atıklarının (cam, metal, plastik ve kağıt/karton) diğer atıklar ile karıştırılmadan temiz bir şekilde ayrı olarak biriktirilmelidir.
. Ayrı olarak biriktirilen bu atıklar, çöple karışmadan temiz bir şekilde belediyeler tarafından uygun araçlar kullanılarak ayrı toplanır.
. Kaynağında ayrı toplanan bu atıklar ayırma tesislerinde cinslerine göre (cam, metal, plastik, kağıt/karton olarak) sınıflandırılır. Bu üç işlem geri kazanım olarak tanımlanmaktadır.
. Geri kazanılan atıklar tekrar işlenmek ve değerlendirilmek üzere geri dönüşüm işletmelerine sevk edilir. Geri dönüşüm işlemi her malzeme türü için farklı işlemlerden oluşur.
. Geri dönüşüm işlemi çoğu kez önemli ölçüde ekonomik ve çevre kazançları oluşturur [4].
Geri Dönüşümün Yararları
Geri dönüşümün yararlarını sıralarsak:
-Doğal kaynaklarımız korunur. Kullanılmış ambalaj ve benzeri değerlendirilebilir atıkların bir hammadde kaynağı olarak kullanılması, yerine kullanıldığı malzeme için tüketilmesi gereken hammaddenin veya doğal kaynağın korunması gibi önemli bir tasarrufu doğurur. Doğal kaynaklarımız, dünya nüfusunun ve tüketimin artması sebebi ile her geçen gün azalmaktadır. Bu nedenle doğal kaynaklarımızın daha verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir.
-Enerji tasarrufu sağlanır. Geri dönüşüm sırasında uygulanan fiziksel ve kimyasal işlem sayısı, normal üretim işlemlerine göre daha az olduğu için, geri dönüşüm ile malzeme üretilmesinde önemli bir enerji tasarrufu sağlanır. Geri dönüşüm ile tasarruf edilen enerji miktarı atık cins ve bileşimine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin bir alüminyum kutunun geri dönüşümü ile %90, kağıdın geri dönüşümü ile %60 oranında enerji tasarrufu sağlandığı birçok uzman tarafından ifade edilmektedir.
-Atık miktarı azalır. Geri dönüşüm sayesinde çöplüklere daha az atık gider ve buna ek olarak bu atıkların taşınması ve depolanması kolaylaşır, çünkü artık daha az çöp alanı ve daha az enerji gerekmektedir.
-Geri dönüşüm ekonomiye katkı sağlar Geri dönüşüm sayesinde hammaddelerin azalması ve doğal kaynakların tükenmesi önlenecek, böylelikle ülke ekonomisine katkı sağlanacaktır .
Enerji Açısından Ambalaj Ekolojik Dengesi
Endüstriyel üretim atıkların çevreye verdiği olumsuz etkiler artık doğanın çevre dengesini bozar hale gelmiştir. Günümüzde çevre atıklarından kurtulmak için geliştirilen, arıtma, geri dönüşüm ve yeniden kullanma gibi yöntemlerin yeterli olmayacağı ortaya çıkmıştır. Bu durumda yeni arayışlar ve daha kalıcı çözümler geliştirilmektedir. Son zamanlarda ortaya atılan kavram çevre-denge etkileridir. Endüstriyel ürünlerin yaşam sürecinde, çevre ile olan ilişkileri her aşamada incelenerek, çevreye getirdiği toplam yük etkileri değerlendirilmektedir. Ekolojik denge, çalışmalarının özünde; çevreyi daha az etkileyen malzeme ve teknolojilerin seçimi ana ilkesi bulunmaktadır. Çünkü bugüne kadar öngörülen yöntemler tüketim sonrası veya kirlenme olduktan sonra meydana gelen etkiyi azaltmak yönündedir. Ambalaj malzemesi ve ambalajlı ürün çevre-denge etkileri yönünden incelendiğinde ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Ancak araştırmalar oldukça yenidir ve bulgular yeterince ortaya konmamıştır. Ambalajın çevreye etkisini azaltmak ve çevre uyumlu ambalajlar üretmek için aşağıdaki ilkeler öngörülebilir:
- Hammaddeden başlayarak, pazarlama, tüketim ve kullanım süreci boyunca çevre etkilerini azaltan tasarım ve üretim yöntemlerinin seçilmesi,
- Ambalajın, çevre dengesi tüm bir sistem içerisinde düşünülmelidir. Çünkü üretim ve tüketimin her aşamasında bir çevre yükü söz konusudur.
- Denge alanı içinde her aşamada toprak/hava/su kirlenmesi yaratacak katı, sıvı ve gaz atıklarının yanında ambalajın kendi katı atıklarından doğan yükler söz konusudur [5].
Ambalaj ve Enerji
Ambalaj malzemeleri üretiminde yoğun enerji kullanılmaktadır. Örneğin cam alüminyum izabe sanayiidir. Plastik ambalajlar ise petrol kökenlidir.
Ambalaj, üretici ve tüketicisini çevre konusunda eğitilmesi ve yönlendirilmesi, artık hammaddeden başlayarak, tüketim sonrası atık değerlendirmede dahil olmak üzere tüm bir yaşam süreci içindeki etkileri tartışılmaktadır. Çeşitli ambalajların çevre ile ilişkileri çok yönlüdür. Ekolojik, ekonomik ve endüstriyel birçok faaliyeti kapsamaktadır.
EKONOMİ
Düşük maliyet
EKOLOJİ
Düşük maliyet
Ambalaj
Pazarlama
enerji
Ambalaj sistemi
hammadde
Üretim
Koruma
hava/su Dağıtım
Kirlilik
Atık
Üretim
Ambalaj Çevre İlişkileri
Yukarıda verilen ilişkiler üretimden, tüketim sonrasına kadar olan bir yaşam sürecini kapsadığı görülmektedir.
Ambalajın Yaşam Süreci Analizleri
Ambalaj yaşam süreci analizleri (yasa) ortaya yeni atılan bir kavramdır. Herhangi bir ürün veya işlemin hammadde elde edilişinden, tüketim veya yeniden kullanımı dahil olmak üzere, çevreye getirdiği yüklerin araştırılmasıdır. Çevre etkileri; hammadde ve enerji tüketimi, hava/su ve toprak gibi çevre unsurlarına atık değerleri olarak belirlenmektedir. Bütün bu ilişkiler ambalajın üretiminden tüketim sonrasına kadar olan süreci kapsar. Örneğin cam ambalajda dönüşlü ve dönüşsüz tüketim sistemleri bulunmaktadır. Tek yönlü olan dönüşümsüz ambalajlarda üretim maliyetleri ve kaynak tüketimi her ambalaj için geçerlidir. Ancak dönüşlü ambalajda tüm üretim girdileri dönüş sayısına bölünür. Bu durumda yalnızca ulaştırma ve temizleme girdileri için harcanan enerji ve temizlik malzemelerinin getirdiği çevre yükleri vardır. Cam ambalajda dönüş sayısını 10 25 arasında değişmektedir. Yeniden dolum sayısı arttıkça tüketilen toplam enerji azalmaktadır. Bu durumda çok sayıda geri dönüş yapabilen cam malzemeler avantajlı durumda görünmektedir. Kaynakta ayrımı yapılarak geri kazanılmış (temiz) plastiklerin yeniden kullanılması sonucu yalnızca enerji tasarrufu sağlanması yanında diğer çevre kirleticilerin atmosfere yüklediği çıktılar da azalmaktadır. Böylece 1 ton kullanılmış LDPE 1.41 ton petrol (hammadde) + 0.40 ton petrol eşdeğeri enerji tasarruf elde edilmektedir. Aynı şekilde cam ambalaj üretiminde kullanılan 1 ton kırık cam için 1.2 ton hammadde 120 kg petrol eşdeğeri enerji tasarruf edilmektedir .
Ambalaj ve Ekolojik Denge
Endüstriyel üretimin çevreye verdiği zararları ortadan kaldırmak veya en aza indirmek gereklidir. Ancak bu durumda bir seçim ve ayrım yapma zorunluluğu doğmaktadır. Göreli olarak birine göre diğerine seçmek veya ayırmak gibi güç ve karmaşık bir sorun ortaya çıkmaktadır. Burada endüstri ve çevrecileri karşı karşıya getirmekte ve tartışmaya itmektedir. Ancak bir ayrıma gitmek de zorunludur. Çünkü tüketim sonrası çevreye etkisi az gibi görülen bir ambalajın; hammadde üretim aşamasında zararlı etkileri ortaya çıkabilmektedir. Günümüzde yaşam süreci terimi ön plana geçmiştir. beşikten-mezara olarak ifade edilen bu kavram, ambalajın tüm aşamalarındaki çevre etkilerini kapsamaktadır. Ancak etkileri analizle ölçmek ve değerlendirmek oldukça güç bir iştir. Bu amaçla geliştirilen bilgisayar programları ile tarafsız enstitüler tarafından yapılan araştırmalar hızla sürdürülmektedir
PROJE 6
Gabion Duvar
Göçükaltı`nda bulunan TTK ATIGI için düşündüğümüz proje.. Atik gabion kafeslerle her türlü süsleme, istinat duvarı, mezar taşı vb gibi islerde kullanılabilir hem Göçükaltı Sahilini temizlemek için hem de bu yığını ekonomiye katkı sağlamak için hazırladığımız proje..
Proje Avrupa Birliği fonuna bile başvurularak yapılabilir.. TTK`nın bizzat kendi bünyesinde yapılabilir.. Belediye bünyesinde yapılabilir.. Hem is istidam hem de çevreye büyük katkı sağlanmış olur..
Eğer bu pislik kalkarsa sahil kendini daha çabuk temizleyecektir, eğer bu yığın olduğu gibi bırakılırsa yüzyıllar boyunca sürebilir..
Gabion nedir nasıl uygulanmalı nelere dikkat edilmeli özelikleri esnekliği mukavemet gücü rüzgar yükü hangi projede tel kalınlıkları nasıl tespit edilmeli sepet boyutları nelerdir?
GABİON Nedir?
Dünyada çok yaygın olarak kullanılan GABİON ağırlık Sepetleri kaya ve taş ile doldurmak amacıyla imal edilmiş punta kaynaklı hasırtel altıgen (hegzagonal) çelik tel örgüden mamul kutulardır. GABİON Sepetlerle özellikle taş ve parça kayaların kolay bulunduğu yerlerde son derece ekonomik, doğal görünümlü ve çevreye zarar vermeyecek çözümler üretmek mümkündür.
GABİON Nerelerde Kullanılır?
Kıyı Korumasında, Dere Yatağı Islahında, Şev Rehabilitasyonunda, Erozyonla Mücadelede, Sediment Korumasında, Havza Rehabilitasyonlarında, Demiryolu ve Karayolu Uygulamalarında, İstinat yapılarında, Sınır Tahkimatlarında, Köprü Yaklaşımlarında, Menfezlerde, Kıyı Korumasında, Kaya Düşme Korumasında
gabion uygulamaları etkin olarak kullanılmaktadır.
GABİON Nasıl Üretilmektedir?
GABİON Sepetler değişik kalınlıkta Galvanizli sıcak daldırma galvanizli Galfan +PVC, Galvaniz+PVC, Galvaniz+ Polimer ve Galfan+ Polimer kaplı çelik teller kullanılarak çok değişik en, boy, uzunlukta tam otomatik ve en son teknoloji makineler kullanılarak üretilmektedir. Sepetleri kuvvetlendirmek için, sepet kenarları örgü telinden daha kalın bir tel ile çerçevelenir.
Genellikle uzunluğu 2 metreden büyük olan GABİON sepetler diyafram adı verilen tel örgü paneller ile 1 metrelik hücrelere ayrılarak kuvvetlendirilmiştir. Bunun dışında sipariş üzerine üretim yapılmaktadır.
Punta Kaynaklı Gabion Sepet?
Punta kaynaklı gabion sepetler dekoratif görüntü elde edebilmek ve dik duruş ile seçenekler arasında yerini almıştır.
Hasır tellerden imal edilen dekoratif görüntülü punta kaynaklı gabion sepetler galfan galvaniz (sıcak daldırma galvaniz tercihimiz ) gibi çekme millerden oluşmaktadır.
Kendi tesisimizde siparişiniz üzerine özel üretim en boy kalınlık fark etmezsiniz üretimi yapılmaktadır ve profesyonel ekibimiz tarafından uygulaması yapılmaktadır.
Punta kaynaklı GABİON sepetler bir çok alanda kullanılmaktadır; park bahçeler, belediyeler, dış cephe kaplamaları, bank oturma gurupları, ofis içi seperatör, ayraç, bahçe duvarları, saksılar, kemer kolan, kale, mangal, şelale görüntüsü, hilal masa, gibi birçok akla gele bilecek seçenekler sunmaktadır.
GABİON sepetler uygulama aşamasında bu işin ehli olan kişiler tarafından yapılmalıdır göründüğü zaman basit bir yapı olabilir ama örgü ve uygulamalarda yanlış yapıldığında yapılan yapının dayanıklılık küvet gücü değer kaybeder ve istenilen yapı zaman içerisinde kendi kendini çökertir bizim sizlerden ricamız bu işi biz alma sakta bizlerden uygulama detaylarını yapım aşamasında nelere dikkat edilmesini bizlerden istemenizdir. Hem milli açıdan hem de size ve toplumumuza gelebilecek zararları önlemek içindir.
Gabion uygulamaları nasıl yapılır? Son günlerde yaygın olarak kullanılan Gabion (gabiyon) ağırlık Sepetleri taş ve kaya ile doldurularak kullanılan punta kaynaklı çelik tel örgüden oluşan kutulardır. Taş ve parça kayaların bolca bulunduğu yerlerde oldukça ekonomik, doğal görünümlü ve çevreye zarar vermeyecek çözümler için kullanılan gabion sepetler park ve bahçelerde dekoratif görünümler de sağlamaktadır. Kıyı koruması, dere yatağı ıslahı, erozyonla mücadelede, istinat duvarları yapımı, sınır tahkimatları gibi çok geniş bir uygulama alanı olan gabion sepetlerin park ve bahçelerde, bank oturma gurubu, ayraç, bahçe duvarları, saksılar, kemer kolan, mangal, şelale gibi dekorasyon amaçlı kullanımını gösteren gabion bank, gabion şelale, gabion saksı, gabion duvar, gabion sehpa, gabion barbekü örnek resimleri sunduk. |
PROJE 7
BİSİKLET YOLU PROJESİ
Çatalağzı Beldesi sınırları içinde daha önce yapılan Çatalağzı Işıkveren yaya ve bisiklet yolu vardır. Beldemizin düz arazi yapısı Bisiklet kullanımına çok uygundur.Bisiklet kullanımını artırmak için bu projeze ek olarak Çatalağzı- Hacoğlu ve Cumayanı bağlantıları yapılması durumunda daha uygun hale gelecektir.
Trafikte nasıl Araba kullananlar için karayolu yapılmasını sağlınıyorsa, Bisiklet ve yayalar içinde yol arılması eşitlik ilkesi açısından önemli olmakla birlikte doğa ve çevreye daha zararsız olmaları nedeni ile öncelikli olmak zrundadır.
Unutmamalıdır ki; Trafik Kuralları , geçiş hakkı için , önce yaya ,sonra bisiklet ve en son da araç geçiş hakkı tanır.
Bu Proje hem maliyetsiz hem kolay yapılabilecek hem de görünüm açısından fevkalade bir projedir.
-İki İşçi, bir kaç kutu boya ile 15 günde yapılacak bir proje
Trafikte nasıl Araba kullananlar için karayolu yapılmasını sağlınıyorsa, Bisiklet ve yayalar içinde yol arılması eşitlik ilkesi açısından önemli olmakla birlikte doğa ve çevreye daha zararsız olmaları nedeni ile öncelikli olmak zrundadır.
Unutmamalıdır ki; Trafik Kuralları , geçiş hakkı için , önce yaya ,sonra bisiklet ve en son da araç geçiş hakkı tanır.
Bu Proje hem maliyetsiz hem kolay yapılabilecek hem de görünüm açısından fevkalade bir projedir.
-İki İşçi, bir kaç kutu boya ile 15 günde yapılacak bir proje
PROJE 8
MACERA PARKI - Psylia Macera Parkı
ğaçlar veya ahşap ya da çelik direkler arasına kurulan Yüksek ip Parkurları; farklı yüksekliklerde ve zorluk seviyelerindeki oyunlardan meydana gelen parkurlarda, kullanıcılarına heyecanlı, enerjik ve eğlenceli bir aktivite sunar.
Türkiye’de yaygın olarak “macera parkı”, “macerapark” veya “macera parkuru” olarak tanınan Yüksek ip parkurları; Dünya literatüründe “ropes course”, “challenge course”, “aerial adventure park”, “tree-top adventure park”, “team course” gibi isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu isimlerin bir bölümü aynı aktivite alanlarını tarif ediyor olsa da, bir kısmı kullanım amacı ve şekli bakımından farklılık barındıran alanlara işaret eder. Örneğin ropes course, yani ip parkuru; yüksek ip parkuru ve alçak ip parkuru olmak üzere başlıca 2 kola ayrılmış olup, ikisi arasındaki ayrımın ölçüm ile yapılması kolay değildir. Güvenli kullanım için kişisel koruyucu donanım kullanımı ve yaşam hattının zorunlu olacağı parkurlar yüksek ip parkuru; diğerleri ise alçak ip parkuru olarak kategorize edilmektedir.
Türkiye’de yaygın olarak “macera parkı”, “macerapark” veya “macera parkuru” olarak tanınan Yüksek ip parkurları; Dünya literatüründe “ropes course”, “challenge course”, “aerial adventure park”, “tree-top adventure park”, “team course” gibi isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu isimlerin bir bölümü aynı aktivite alanlarını tarif ediyor olsa da, bir kısmı kullanım amacı ve şekli bakımından farklılık barındıran alanlara işaret eder. Örneğin ropes course, yani ip parkuru; yüksek ip parkuru ve alçak ip parkuru olmak üzere başlıca 2 kola ayrılmış olup, ikisi arasındaki ayrımın ölçüm ile yapılması kolay değildir. Güvenli kullanım için kişisel koruyucu donanım kullanımı ve yaşam hattının zorunlu olacağı parkurlar yüksek ip parkuru; diğerleri ise alçak ip parkuru olarak kategorize edilmektedir.
eğlence amaçlı yüksek ip parkurları – veya daha yaygın bilinen adıyla macera parkları – sahip oldukları geniş hedef kitle ve yüksek popülarite ile ön plana çıkmaktadır. Hemen hemen her yaştan, her boydan ve kilodan katılımcıya hitap edebilen bu eğlence amaçlı parkurlar için; katılımcıların sportif altyapıları, fiziksel kondisyonları ve geçmiş tecrübeleri ile ilgili herhangi bir kriter söz konusu değildir.
Macera parklarını geleneksel oyun gruplarından ayıran başlıca nokta, katılımcıların hareket etmeden eğlenemiyor olmasıdır. Bir çocuğun tahterevalli, salıncak veya kaydırak üzerinde yalnızca durma pozisyonu farklıdır ancak hareket etmeden rutin bir şekilde eğlenmesi hepsinde mümkündür. Macera parkında ise çocuk karar vererek, hareket ederek ve en önemlisi cesaret ederek eğlenebilmektedir.
Katılımcılara bireysel açıdan kattıklarının yanı sıra, macera parklarının toplumsal ölçekte de önemli katkıları da bulunmaktadır. Aile ile çocuğun, veya 2-3 kuşağın bir arada, yan yana ve eş zamanlı olarak oyunda vakit geçirebilmesi bunların başında gelmektedir. Aile ile birlikte gerçekleştirilebilecek eğlence aktivitelerinin sayısı yok denecek kadar azdır. Bu durum, ailelerin bir arada kaliteli vakit geçirebileceği faaliyetler arasında macera parklarını en üst sıraya taşımaktadır.
Katılımcıları hem fiziksel hem de zihinsel anlamda harekete zorlayan macera parkları; rekreasyon değeri son derece yüksek olup, popülaritesinin ülkemizde de gün geçtikçe artması öngörülen sektörlerdendir.
Macera parklarını geleneksel oyun gruplarından ayıran başlıca nokta, katılımcıların hareket etmeden eğlenemiyor olmasıdır. Bir çocuğun tahterevalli, salıncak veya kaydırak üzerinde yalnızca durma pozisyonu farklıdır ancak hareket etmeden rutin bir şekilde eğlenmesi hepsinde mümkündür. Macera parkında ise çocuk karar vererek, hareket ederek ve en önemlisi cesaret ederek eğlenebilmektedir.
Katılımcılara bireysel açıdan kattıklarının yanı sıra, macera parklarının toplumsal ölçekte de önemli katkıları da bulunmaktadır. Aile ile çocuğun, veya 2-3 kuşağın bir arada, yan yana ve eş zamanlı olarak oyunda vakit geçirebilmesi bunların başında gelmektedir. Aile ile birlikte gerçekleştirilebilecek eğlence aktivitelerinin sayısı yok denecek kadar azdır. Bu durum, ailelerin bir arada kaliteli vakit geçirebileceği faaliyetler arasında macera parklarını en üst sıraya taşımaktadır.
Katılımcıları hem fiziksel hem de zihinsel anlamda harekete zorlayan macera parkları; rekreasyon değeri son derece yüksek olup, popülaritesinin ülkemizde de gün geçtikçe artması öngörülen sektörlerdendir.
Macera Parkı Nasıl Kurulur?Yüksek ip parkurundaki iki direk veya ağaç arasındaki geçişlere oyun; oyunların art arda sıralandığı aynı zorluk seviyesine ise parkur adı verilmektedir. Her oyunda bir güvenlik sisteminin bulunması zorunludur. Bu güvenlik sistemi; EN 15567-1 Macera Parkları Standardına uygun olarak, kullanıcıların ulaşabilecekleri bir seviyede bulunan çelik halat yaşam hattı veya oyunun altına monte edilmiş bir güvenlik ağı olabilmektedir. Macera parklarının kullanım ve işletme kolaylığı da dikkate alındığında, en yaygın güvenlik sisteminin çelik halattan imal edilen yaşam hattı olduğu söylenebilir.
Macera parklarının (doğa macera parkı) ormanlık alanlarda ağaçlar üzerine kurulumu esnasında, ağaçlara herhangi bir şekilde bağlantı elemanı montajı yapılmamakta olup, sıkıştırma ve germe yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu yöntemlerin; ağacın kökleri ile yaprakları arasındaki su alışverişini engellemeyecek şekilde uygulanması zorunludur. Yanlış gerçekleştirilen uygulamalar, ağaçların birkaç yıl içerisinde zayıflaması, kuruması ve devrilmesi ile sonuçlanabilir.
Güvenlik; macera parkı yapımında dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında gelmektedir.
Macera Parkı EkipmanlarıMacera parklarında kullanılan ekipmanlar kendisi için belirlenmiş uluslararası standartlara uygun, yüksek kalitede ürünlerdir.
Bir macera parkı katılımcısının üzerinde emniyet kemeri, kask ve yaşam hattına bağlantı ekipmanı standart olarak bulunmalıdır.
Macera parkuru ekipmanları; kişisel koruyucu donanımların muayene ve bakım prosedürlerine uygun biçime denetlenmeli ve ilgili kontroller gereken aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirilmelidir.
Macera Parklarını Kimler Kullanabilir?Macera parkurları 5 yaş üzeri kullanıcılara uygun biçimde tasarlanmaktadır. Yaşam hattı yüksekliği ve emniyet kemerlerinin sınırları göz önünde bulundurularak, ip parkuru kullanıcılarının genelde itibariyle 5 yaşın üzerinde ve 120 kilogram ağırlığın altında olması beklenmektedir. Bu genel sınırların dışındaki talepler için, özel macera parkuru projeleri geliştirilebilmektedir.
Macera Parkı OyunlarıMacera parklarında kullanıcılar güç, eğlence, denge ve cesaret temelli oyunları tecrübe etmektedir. Bu oyunlar hedeflenen kitleye uygun olarak seçilmeli ve sıralanmalıdır. Örneğin; bir parkurda güç gerektiren oyunların arka arkaya gelmesi kullanıcıların keyif almasını engellerken, müşteri dönüşüm hızını da olumsuz etkiler. Bu noktada macera parkının başarısızlığına yol açmamak adına, parkurlara yerleştirilecek oyunların özellikleri ve zorluk seviyeleri dikkatle belirlenmelidir.
Macera parklarının (doğa macera parkı) ormanlık alanlarda ağaçlar üzerine kurulumu esnasında, ağaçlara herhangi bir şekilde bağlantı elemanı montajı yapılmamakta olup, sıkıştırma ve germe yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu yöntemlerin; ağacın kökleri ile yaprakları arasındaki su alışverişini engellemeyecek şekilde uygulanması zorunludur. Yanlış gerçekleştirilen uygulamalar, ağaçların birkaç yıl içerisinde zayıflaması, kuruması ve devrilmesi ile sonuçlanabilir.
Güvenlik; macera parkı yapımında dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında gelmektedir.
Macera Parkı EkipmanlarıMacera parklarında kullanılan ekipmanlar kendisi için belirlenmiş uluslararası standartlara uygun, yüksek kalitede ürünlerdir.
Bir macera parkı katılımcısının üzerinde emniyet kemeri, kask ve yaşam hattına bağlantı ekipmanı standart olarak bulunmalıdır.
Macera parkuru ekipmanları; kişisel koruyucu donanımların muayene ve bakım prosedürlerine uygun biçime denetlenmeli ve ilgili kontroller gereken aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirilmelidir.
Macera Parklarını Kimler Kullanabilir?Macera parkurları 5 yaş üzeri kullanıcılara uygun biçimde tasarlanmaktadır. Yaşam hattı yüksekliği ve emniyet kemerlerinin sınırları göz önünde bulundurularak, ip parkuru kullanıcılarının genelde itibariyle 5 yaşın üzerinde ve 120 kilogram ağırlığın altında olması beklenmektedir. Bu genel sınırların dışındaki talepler için, özel macera parkuru projeleri geliştirilebilmektedir.
Macera Parkı OyunlarıMacera parklarında kullanıcılar güç, eğlence, denge ve cesaret temelli oyunları tecrübe etmektedir. Bu oyunlar hedeflenen kitleye uygun olarak seçilmeli ve sıralanmalıdır. Örneğin; bir parkurda güç gerektiren oyunların arka arkaya gelmesi kullanıcıların keyif almasını engellerken, müşteri dönüşüm hızını da olumsuz etkiler. Bu noktada macera parkının başarısızlığına yol açmamak adına, parkurlara yerleştirilecek oyunların özellikleri ve zorluk seviyeleri dikkatle belirlenmelidir.
Macera Parkı Kurulum Maliyetleri – Fiyatları Nedir?Macera parkı kurulumu; talep edilen büyüklük, yükseklik ve kurulum bölgesinin özellikleri (örneğin ormanlık alan olup olmaması) gibi unsurlara bağlı olarak değişebilen maliyetlere sahiptir. Bunun dışında, kişisel güvenlik ekipmanlarının markası ve adeti de maliyet açısından belirleyicidir. Macera parkları, kurulum alanına özel bir çalışılma ile fiyatlandırılmaktadır.
PROJE 9
DİNİ BAYRAM GELENEKLERİN YAŞATILMASI
Düzenlemek için buraya tıklayın.