Çatalağzı Termik Santrali (Çates)
Ülkemizde artan enerji talebini karşılamaya yönelik 1938 yılında,
Zonguldak şehir merkezinin 18 km. doğusunda bulunan Çatalağzı
(Işıkveren) mevkiinde, kömür tozlarından yararlanacak biçimde bir termik
elektrik santrali yapılması kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda 1940 yılında
bir İngiliz firması ile anlaşma yapılmış, ancak İkinci Cihan Harbi
nedeniyle, santralin inşaatı gecikmeli olarak (Etibank Yönetim Kurulunun
26 Nisan 1946 tarih ve 519/ 5 sayılı kararı ile) "English Electric" firmasına
ihale edilmiştir. Metropolitan-Vickers, Babcock and Wilcox ve Holloway
Zonguldak şehir merkezinin 18 km. doğusunda bulunan Çatalağzı
(Işıkveren) mevkiinde, kömür tozlarından yararlanacak biçimde bir termik
elektrik santrali yapılması kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda 1940 yılında
bir İngiliz firması ile anlaşma yapılmış, ancak İkinci Cihan Harbi
nedeniyle, santralin inşaatı gecikmeli olarak (Etibank Yönetim Kurulunun
26 Nisan 1946 tarih ve 519/ 5 sayılı kararı ile) "English Electric" firmasına
ihale edilmiştir. Metropolitan-Vickers, Babcock and Wilcox ve Holloway
Zur Bearbeitung hier klicken.
SOYADIMIZI NASIL ALDIK ?
Özel HTML ayarlamak için tıklayın
|
21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilmiş, 2 Temmuz 1934 günü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Nüfus müdürlüğü ve muhtarlıklar tarafından uzun tartışma ve uğraşlar sonucunda aileler soyadlarını belirledi, Kendilerine soyadı bulamayanlar ise önceden nüfus müdürlüğünce hazırlanan listelerden kendilerine soyadları seçmişler, Genelde dış görüş, meslek, savaş ve askerlik anısı, aile içi anlaşmazlıktan dolayı alınan soyadları gibi karşınıza pek çok kategori mevcut. Nüfus kayıtlarına göre en çok tercih edilen soyadları: Yılmaz, Kaya, Demir, Şahin, Çelik, Yıldız, Yıldırım, Öztürk, Aydın, Özdemir, Arslan, Doğan, Kılıç, Çetin, Kara, Koç, Kurt, Özkan, Şimşek...
Ayni aileden olmalarına rağmen başka soyadları alanlarda olduğu gibi farklı ailelerden olup aynı soyadı alanlarda olmuş. Yani bir köyde aynı soyadları olmasına rağmen akraba bağlılıkları olmayabilir. İki dost aile de, aynı soyadı almak istemesinden kaynaklanır. |
Click to set custom HTML
1936`dan 2012`ye CATALAGZI NDA " CINAR AGACLARI" ÖYKÜSÜ
ÇATALAĞZI‘NDA Ki ASIRLIK ÇINAR AĞAÇLARI GÜN GEÇTiKCE YOK OLUYOR;
Demir yolunun 1936 da geldiği yılda dikilen çınar agaçları(10 metre arayla)Çatalağzı‘in bir simgesi halinde idi.
Asıl fidan yetiştiriciliğine 1943 de başlayan TCDD daha önce buraya ağaçlandırma yapmıştı.
Zonguldak il‘i ( Karabük dahildi)SINIRLARI iÇiNDE EN ÇOK YATIRIMI ÇATALAĞZI`NA YAPAN TCDD, BELDEMiZE SAĞLADIĞI AĞAÇ VE LOJMANLARLA "BELDENiN ILK ÇEVRE DÜZENLEMiSiNI YAPMIŞTI;
BU ZAMANA KADAR KESTiĞiMiZ AĞAÇLARIN YEŞiL GÖRÜNTÜSÜ FOTORAFLARDA KALDI.
Demir yolunun 1936 da geldiği yılda dikilen çınar agaçları(10 metre arayla)Çatalağzı‘in bir simgesi halinde idi.
Asıl fidan yetiştiriciliğine 1943 de başlayan TCDD daha önce buraya ağaçlandırma yapmıştı.
Zonguldak il‘i ( Karabük dahildi)SINIRLARI iÇiNDE EN ÇOK YATIRIMI ÇATALAĞZI`NA YAPAN TCDD, BELDEMiZE SAĞLADIĞI AĞAÇ VE LOJMANLARLA "BELDENiN ILK ÇEVRE DÜZENLEMiSiNI YAPMIŞTI;
BU ZAMANA KADAR KESTiĞiMiZ AĞAÇLARIN YEŞiL GÖRÜNTÜSÜ FOTORAFLARDA KALDI.
TARIM VE HAYVANCILIK Beldenin 28.2 kilometre karelik büyük bir bölümünü tarım arazisi oluşturmaktadır. Yıllar önce beldede üzüm, patates ve sebze ihtiyacını kendi toprağından karşılayan belde de 1980 ‘li yıllarda termik santralin bacasından çıkan kül tabakası beldede ve çevre köylerdeki üzüm ,elma, fındık, kestane ağaçlarının kurumasına neden olmuştur. Beldemizde tüketilen meyve sebze ihtiyacının bir kısmı dışarıdan temin edilmektedir. Ayrıca belde de büyükbaş hayvanlarının beslemesi yapıldığı gibi son yıllarda arıcılıkta gelişmiştir. Meyve üretiminde; Armut, ayva, elma, erik, kiraz, dut, incir, ceviz, kestane, üzüm, fındık vb gibi ağaçlar yetiştirilmektedir. Hayvan cinsleri ise ; Koyun, sığır, at katır ,eşek, tavuk, arı gibi hayvanlardır. .
En güzel söz,henüz söylenmemiş olandır. .Yalnızın sakladığı bir şey vardır,hep yerini değiştirir hep onu arar, biri bulsa diye. Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsanız yelkenlerinizi değiştirin. Çünkü dünya sizin karşılaştığınız fırtınalarla değil,gemiyi limana ulaştırıp ulaştıramadığınızla ilgilenir. Olabildiğince unutmak ve gülmek,anımsayıp da üzülmekten daha iyi dir. Varlığın ile yokluğun arasında fark olsun. yarın,Geri kalan günlerinin ilk günüdür. Gideceği limanı bilmeyene hiç bir rüzgardan hayır gelmez Aşka gönül ile düşersen yanarsın,zeka ile düşersen kavrulursun,mantık ile düşersen çıldırırsın. duygu ile düşersen gülünç olursun,aşka düşmesen kalabalığa karışırsın,kaplumbağa bile ilerlemek için kafasını çıkarmak zorunda kalır. Nasıl ve ne zaman öleceğinizi kendiniz karar veremsiniz ama nasıl yaşayacağınız kendi elinizdedir. "BEN" i Tanıtabilir miyim, Size? Ben bir mimarım:Sağlam bir temel attım ve her yıl bu okula giderek binaya bir akıl katı çıkıyorum. Ben Bir Heykeltıraşım :Ahlak anlayışımı ve4 felsefemidoğru veya yanlış hamurunu biçimlendiririm Ben bir ressamım: İfade ettiğim her yeni fikir için dünyadaki renklere yeni bir ton daha ekliyorum. Ben bir bilim adamayım: Her geçen gün yeni veriler topluyor önemli gözlemler yapıyor ve yeni kavram ve fikirlerle deneyler yapıyorum. Ben bir astrologum:Yaşamın ve tanıdığım her yeni insanın falını okur ve yorumlarım. Ben bir astronotum: Sürekli ufkumu genişletirim. Ben bir doktorum: Bana fikrimi soranları ve öğüt isteyenleri tedavi ederim ve hiç gücü kalmamış gibi görünenlerin içindeki gücü ortaya çıkarırım. Ben bir Polis memuruyum: Her zaman başkalarının rahat ve güvende olup olmadıklarını kollarım, gerektiği zaman kavgaları engeller durumu yatıştırırım. Ben bir avukatım: Kendimi ve herkesin kaçınılmaz temel haklarını savunmaya çekinmem. Ben bir öğretmenim: İnsanlara kararlılığın inanmanın ve çalışmanın önemini anlamaları için örnek olurum. Ben bir Dedektifim: Gözlerimdeki merceklerin altından bakar ve yaşamın gizlerinin ardında anlamlı ve önemli şeyler ararım. Ben bir bankacıyım: Herkes bana güvenir ve malını emanet eder ve hiçbir zaman pişman olmaz. Ben bir futbolcuyum: Gol atmamı engelleyen kişilere dikkat eder ve hedefime ulaşırım. Ben bir maraton koşucusuyum: Enerji doluyum ve her zaman yeni yarışlara hazırım. Ben bir dağcıyım: Yavaş yavaş tırmanıyorum ama zirveye ulaşacağım kesin. Ben bir ip cambazıyım: Zor anlarda dikkatli ve sessiz biçimde ilerlerim ve hedefime ulaşırım. Ben bir milyonerim: Sevgi içtenlik ve şefkat bende bol bol var, ayrıca çok bilgili, akıllı ve deneyimliyim. Ve en önemlisi..... ben benim.... Yarın adına oy kullanacağımız bir belediye başkanımız olmayabilir!İnsanın kendi başkanı seçip kendini temsil eden birilerinin olduğunu bilmesi ne güzel bir his değil mi. Daha az televizyon izleyerek daha çağdaş daha modern koşullarda yaşayacağımızı söyleyen bir başkanın olması da güzel. Şimdi hakkını yemeyelim koskoca NTV ye çıkıp daha az televizyon izleyin siz gidin elin diyarlarına siz dikin bu bacaları demek istiyor yani sayın başkanımız. Güzel bir yerden yaklaşıyor yani. Ne kadar yazsak ne kadar fikir üretsek de onun bulunduğu mevkiden daha alt seviyelerde olduğumuz (statü bazında) için yaptığımız yazdığımız eleştiriler bir kaç kendini bilmezin hazımsızlığı olarak da algılansa, ilk okul mezunu biri bile çıksa NTV ye daha az televizyon izleyin de siz dikin bu bacaları gibi alakasız bir kıyası yapmaz diye düşünüyorum. Ki iktidar partisinin bir mensubu olarak da onun bu yayında EREN holdingin yaptığı çevresel kıyımdan saatlerce bahsedecek olmasını da bekleyemezdik sanırım. Peki ondan beklemezdik de ona oy verenler yada verecek olanlar böyle bir kıyım karşısında sessiz kalırlar mı kalırlar tabi…
Beldesindeki çevresel felaketleri görmezden gelerek, ulusal bir kanalda eline çevresel sorunlardan bahsetmenin fırsatı geçmişken onun bu fırsatı kendi halkın aşağılayarak kullanmasına çok üzüldüm. Düşünün ki orta bir sorun var bu sorunu duymuş gazeteciler gelmişler , sorular soruyorlar ve sen kendi halkına affedersin bok atıyorsun bu kadarı da görülmemiştir. Demokrasilerde iktidar partileri, merkezlerinden her türlü emirlerini, programlarını taşradaki örgütlerine dikte ederler ve bu taşradaki mahalli idarelerin bunun dışına çıkması zordur. Başkanımızı bu yüzden suçlamayalım gidip EREN Holdingden ve onun yaratısı bir çevresel felaketten bahsedemezdi çünkü merkezden gelen politikalar “daha az tv izle daha çok baca dik” yönünde… Ama bu yazıyı başkanı kötülemek yada ona muhalif bir parti temsilcisi gibi davranarak yazmadım. Bu gün başkan ses çıkarmıyor dakikada bir belediyenin önünden geçen 50 tonluk TIR’a evet bu gün ses çıkmıyor yollardaki devasal tahribata ve çamura, yıllardır denizlerdeki küle de alıştı halk , havadaki gazın zehrinin farkında olanda yok zaten. Ama bir gün muhalif çok güçlü bir belediye başkanı olurda Çatalağzı halkı seçerde hani olmaz ya bu hassasiyeti görmek zor Çatalağzı halkında çünkü. Bir belediye başkanı da hayır kardeşim senin kamyonun geçemez benim sokaklarımdan derse o zaman ne olur? Bu havaya salınan gazın hesabı sorulursa ne olacak? Santral çalışmasını durduracak mı? Hayır tabi ki de. Şimdi sermayenin arkasında onu kollayan onu ulusal kanalda tüm Türkiye’ye sanki muhteşem bir şey yapıyormuş ki gibi anlatan onu koruyan bir belediye başkanı var. Tüm ülkede sermayenin tekeline çomak sokmayalım politikası uygulanmakta bunu görmek zor değil. Sanayi faaliyetlerinden devletin tasfiyesi ve de var olan kamuya ait ülkedeki kuruluşların özel kişilere devri sanayiden tamamen devletin elini kolunu çekmesi sonucu, devletin emeğe verdiği değeri özel sektör vermeyecek şirketler emeğin maliyetini kısacak(EREN de karın tokluğuna çalışan Çatalağzı gençleri) karını maksimum düzeye çıkaracak kısa sürede zenginleşip beldemize kendi tekellerinde bir çok baca daha dikecekler. Sonuçta ne mi olacak?Anlatayım… Yarın bir belediye başkanınız olmaya bilir!Nüfus var olan sanayi faaliyetlerine yetecek iş gücü kadar azalacak, insanlar zorunlu olarak bu beldeden göç ettirilecek, yapılan liman beldedeki sermayenin dönüşümü için kullanılacak bu sayede kara ve demir yolu ile sağlanamayan kaynak aktarımı buradan sağlanacak sermaye hammaddesiz bırakılmayacak. Böle bir belde düşünün burada muhalif bir beldeye başkanını kim ister yada onu bırakın nüfus mu kaldı başkanlık edecek. Zorunlu göçle nüfus belediye olmak için kanunla belirtilen sınırların altına inecek ve artık Çatalağzı bir MAHALLE olacak ve merkeze bağlanacak. Belediye olmak için kanun gerekir. Belediyelikten çıkarmada yine kanunla olur kanunu kim yapar onu da size bırakıyorum. Çünkü merkezden yönetmek iktidarın daha çok işine gelir. Beldedeki muhalif idare kimsenin hele ki sermayenin işine hiç gelmez. TTK dan emeklilerin çoğu beldeyi terk etti bile. Çünkü onlara emeklilikleri sonucu verilen ikramiyeleri yetti ve gittiler çokta haklılar gitmekte. Kalanlardan şirketlerin holdinglerin işine yarayan ev ve arsalar önce kamulaştırılacak sora yap işlet ile özele devredilecek. İşe yarmayan yerlerde oturanlar ya sanayinin çevresel tahribine dayanamayıp kendiliğinden gidecek ya da kaderine mahkum olup kalacak orada. Artık muhtarını seçer onla idare eder tüm belde. Ama bu daha iyidir daha az televizyon izleyin diyen bir belediye başkanından yada Çatalağzı halkına bu müstehakktır… Çatalağzı gençleri orta yaşlıları çoğu kişi bunlar içinde emeklilerde var yabancı ülkelere çalışmaya gidiyorlar. Elin Çinlisinin yaptığını onlar başka ülkelerde yapıyorlar. Emeği ucuza ithal et devleti yandaş olarak yanına al karını maksimum yap; Modern kapitalizm. 3 baca göğe uzanmış dağların altı kömür dolu, Çatalağzı halkı yabancı diyarlara çalışmaya gidiyor. Seni çoluğundan çocuğundan eşinden ayıran bu sistemi seçimlerde onaylamaya devam ettikçe hiçbir zaman özgür insan olamayacaksın. ” Sözü herkes söyler, ama eylem özgür insan işidir” . Sana seçecek bir belediye başkanı bırakmayacaklar seçme hakkını elinden alacaklar, özgürlüğün elinden alınacak. Sen özgür değimlisin Çatalağzı eylem zamanı seçimlerdir. Seni insanca yönetecek kişileri getir başına getir ki yarın çocukların eğer yaşarsa bu beldede bir belediye başkanı seçebilsin. M.Uğur Korkmaz . |
1989Belediye Basakani
Okan SURAT 1994Belediye Basakani
Okan SURAT 1999Belediye Baskani
Cengiz KINAY 2004Belediye Baskani
Mehmet ALIM. 2009Belediye Baskani
Mehmet ALIM ÇATALAĞZI NIN; GEÇMİŞİ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
Ben Çatalağzının doğal güzelliği ve Çatalağzında doğup büyümüş ve Anadolunun değişik yerleşim yerlerinden gelerek Çatalağzına gelip yerleşerek Çatağzılılarla kaynaşmış değişik gelenek görenek vekültürün oluşmasına neden olmuş Çatalağzının değerli insanları ile 20.08.1991 yılında tanıştım. 18 yıl birlikte yaşadık, 31.07.2009 tarihinde emekli olduğum için ayrıldım. 18 yıl meydana gelen olaylar karşısında beraber sevindik ve yeri geldi beraber üzüldük.
Ben 20.08.1991 tarihi öncesinde bu bölgede görev yapanları sadece kulaktan duyma bilgilerle öğrendim. Çatalağzının sorunlarının sadece 5-10 veya 15 yıl içinde oluştuğuna inanmıyorum. Bence Çatalağzının sorunlarının başlangıç tarihi daha eskilere dayanmaktadır. Bunun nedeninin başında bölgenin konut yapımına yeterince hazırlanıp devlet veya özel sektör tarafından konutların yapılmasına teşvik edilmemesi Banka şubelerinin kapatılması bölgenin gerilemesine neden olmuştur. Planlı ve kaloriferli konutların olmaması bölgeden kaçışa neden olmuştur. Bölgede çalışan ekonomik durumu iyi olan işçi, memur ve başta bölgede görev yapan öğretmenler Kilimli ve Zonguldak tan ev tutarak Çatalağzı nda kazandıkları gelirlerini dışarıda harcamalarına neden olmuştur. Bölgede görev yapan başta öğretmen ve memurların konut yetersizliği nedeniyle Çatalağzı dışında oturması, bölgenin kültürel ve sosyal yönden gelişmesini engelleyerek gerilemesine ve davranış bozukluklarının kötü alışkanlıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çatalağzında buluna 5 okulda yaklaşık 80 civarında öğretmen görev yapmaktadır. Bu değerli eğitimci arkadaşların büyük çoğunluğu Çatalağzında oturabilecekleri sağlıklı bir ev , olmaması,akşamları veya hafta sonları dışarıya çıkıp oturabilecekleri temiz bir pastahane veya çay bahçesinin bulunmaması nedeniyle dışarıda oturduklarına inanıyorum. Yaptığım araştırmalara göre Çatalağzı merkez mahallede bu gün itibari ile sadece bir öğretmen arkadaşımız oturuyor. Belediyede çalışanların bile büyük çoğunluğu Çatalağzı dışında oturmaktadır. Çatalağzında sorunların yeni elektrik santralının kurulmaya başlaması ile doruk noktaya ulaştığını görüyoruz. Ben şahsen yatırımların yapılmasına karşı değilim sadece yapılış aşamasında ve sonrasında insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen sorunlara karşı tedbirlerin alınmamasına üzülüyorum. Bu santralın benim gözlemleyebildiğim kadarıyla yapılış aşamasında gerekli tedbirler alınmadı Buda bölgede sivil toplum kuruluşlarının yeterince olmaması, olanların yetersiz ve duyarsız davranması,beldedeki yöneticilerin yetersizliğinden kaynaklandığına inanıyorum.Halk olumsuzluklar karşısında yol gösterecek kişiler olmadığından bir araya gelerek sesini duyuramamıştır. Bireysel ve küçük topluluklarla yapılan mücadeleler yetersiz kalmıştır. Bu santralın yapılış aşamasının büyük bölümüne bende Çatalağzında yaşadım. Çatalağzı caddelerinde yürürken taşıtlar geçerken yerden kalkan tozdan kendimi korumak için ağzımı açmamak için yol boyunca konuşmaktan kendimi sakınırdım. Orada cadde üzerinde yaşayan esnaf ve mahalle sakinlerinin nasıl yaşadıklarını ve çalıştıklarını düşündükçe böyle bir kirli ortamda yaşamayı hak etmediklerini düşünüyorum. Halbuki görebildiğimiz kadarı ile bu sorunu çözmek o kadarda zor değildi Bu malzeme taşıyan araçlar Çatalağzı dışından yapılacak servis yoluyla rahatlıkla fabrika alanına ulaştırılabilirdi. Okul Müdürü olarak bölgede yapılan bütün toplantılarda bu konu gündeme getirilirdi. Yetkili kişiler tarafından bu servis yolu yapılacağı söylendiği halde bir türlü yapılamamıştır. Bu nedenle fabrikanın yapımı süresince malzeme taşıyan büyük arabalar Çatalağzının merkezinden geçmişler kaldırdıkları tozu Çatalağzı halkının solumasına neden olmuşlardır. Servis yolunun şartlar müsait olmadığı için yapılamadığını düşünelim Çatalağzının zaten bir caddesi var Temizliğine daha çok önem verilebilirdi. Günümüzde çoğu belediyelerde temizlik yapan araçlar satın alınmıştır. Günümüz teknolojisinde üretilen böyle bir araç alınabilir veya bu kirliliği yapan şirketlere anlaşılarak aldırılabilirdi. Yollar daha temiz tutulabilirdi BUNDAN SONRA NELER YAPILABİLİR Artık Çatalağzının bir sanayi bölgesi olduğunu istemeyenlerimiz olsada kabul etmek zorundayız. Şahsi fikrim olarak insanların yaşayabilmeleri için işe ve aşada ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Önemli olan bölgemize yapılan bu yatırımların bundan sonraki üretim ve yatırım aşamalarında insan sağlığını ön planda tutmalarını sağlamaktır. Bunu yapmanın tek yolunda bölgede sivil toplum kuruluşlarının kurulması ve çalışmalarının sağlanması ile gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu sivil toplum kuruluşlarının bölgenin yerel yöneticileri ve milletvekilleri ile ilişki kurarak bölgenin sorunlarını gündemde tutmaları, fabrikalarda çalışanların bölge insanlarından alınmasının sağlanması, tesislerin sürekli denetlenmesi bölgeye kirli hava ve atık madde atılmasının önlenmesi, şirketlerin verdiği zararların şirketler tarafından karşılanmasının sağlanması, bu şirketlerin bölgedeki eğitim ve spor kuruluşlarına gerekli desteği yapmalarının sağlanması, bölgede sosyal ve kültürel faaliyetlere ağırlık verilmesi bu faaliyetlerin yapılacağı fiziki mekanların ve konu ile ilgili yetişmiş insanların gelmesinin sağlanmasının gerekliliğine inanıyorum. Çatalağzında yaşayan tüm insanlara saygı ve sevgilerimi sunar, Çatalağzın da daha güzel ve sağlıklı bir hayat için çalışan arkadaşlara başarılar diliyorum Isa ELICORA Emekli/Plevne Ilkögreti Okulu Müd. |